Cuma Namazı Vakti Alışverişi Bırakın!

Cuma Namazı Vakti Alışverişi Bırakın!

Cuma Namazı Vakti Alışveriş…

Cuma namazı vaktinde işyerlerini açık bırakmak zorunda kalan birçok Müslüman, “Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında hemen namaza gidin ve alışverişi bırakın” (62/9) ayetinin gereğini yerine getirememe karşısında derinden derine rahatsız olmakta ve çıkış yolu aramaktadır.

Bugün hayatımızın her bir karesinde olmasa bile, içtimai, iktisadi, kültürel birçok alanda Müslümanları inandığı değerlere rağmen yaşamaya zorlayan hayat şartları vardır. Cuma namazı vakti işyerleri, fabrikalar, şirketlerin açık bırakmak zorunda kalınışı bunlardan biri sayılabilir. Bu da son tahlilde Müslüman vicdanını ikilem içinde bırakmaktadır. Küresel köyde hayatın akışını tersine çeviremeyen Müslüman da çıkış yolu arayışı içine girmekte ve bin bir tereddütle, belki vicdan azabı içinde ‘acaba’larla başlayan sorular sormaktadır.

Öncelikle cuma günü alışverişin yasakladığı zaman dilimi, ezanla başlar, iki rekatlık cuma namazının selamı ile biter. Nereden bakarsanız bakın bizim ülkemizdeki standartlar içinde toplam 10-15 dakikalık bir süreçtir bu.

İkinci olarak İslam’ın bir bütün olarak yaşandığı dönemlerde Müslüman fakihlerden bazıları bu zaman diliminde yapılan alışverişler için tahrimen mekruh, bazıları da haram demişlerdir. Bu sert hükmün sebebi gayet açık ve nettir; Rabb’in emrine muhalefet. Buna rağmen alışveriş gerçekleşse, yapılan akit Hanefi fukahasına göre geçerlidir ve hukukî sonuç doğurur. Çünkü yasaklanma sebebi ne akit ne de akde konu olan maldır. Sebep; ayetle namaza tahsis edilen vakit içinde veya o vakte yakın zamanda akdin yapılmış olmasıdır.

Aslında meseleyi bir anlamda kural ve kaidelere boğan böylesi bir perspektiften değerlendirmek yerine, başka zaviyelerden değerlendirmek çok daha doğru olacaktır. Şöyle ki, hadislerden öğrendiğimiz kadarıyla cuma, Yahudilerin cumartesi, Hıristiyanların pazar’ına mukabil Allah tarafından Müslümanlar için seçilmiş ve Rabb’in hususî lütuf ve ihsanlarını sağanak sağanak yağdırdığı günün adıdır. Buna paralel olarak Efendimiz, gusül abdesti, temiz elbise, güzel koku, erken camiye gelme gibi usul ve adabına uygun biçimde cuma günlerini idrak eden ve namazlarını kılan kişinin iki cuma arasında işlediği günahların affedileceğini belirtmektedir. (Müslim, Cuma, 26)

Dolayısıyla bugüne değer vermek, onu haftanın sair günlerinden farklı bir şekilde karşılamak ve değerlendirmek aslında Rabb’in iradesine, tercihine ve emrine değer vermek manasına gelir. Rabbimizin irade ve tercihin saygı göstermeyen ve bunu üç cuma üst üste yapanın kalbinin mühürleneceği (Ebu Davud, Salat, 204) hadisi bu tarz bir izaha destek veren ayrı bir delildir.

‘Cuma saatinde alışverişi bırakın’ ayetinin fezlekesinde, “Eğer siz gerçeği anlayan kimseler iseniz bu sizin için daha hayırlıdır” buyrulması bu irade ve tercihi muhtemel sonucuna işaret ederek gösteren açık bir beyandır.

Kabul etmek lazım ki kutsiyetten arındırılmış, hayatı dünyadan, oyundan, eğlenceden, para kazanmaktan ibaret gören bir zihnin anlamakta zorlanacağı izahlardır bunlar. Başka dinlerin kutsal günlerinde gün boyu hem de insanî ihtiyaçlarını karşılamak için bile kısıtlamaların olduğu düşünülecek olursa, İslam’ın denge dini özelliği bir kez daha karşımıza çıkar. Çünkü İslam’a göre dünyaya geldiği gün ukba yolculuğu başlayan bir insanın gideceği nihaî mekâna yönelik hazırlıklarda bulunması, bunu yaparken dünyayı da unutmaması gerekmektedir. İşte cuma günü Rabb’e ibadete çağıran, bunun için alışveriş başta dünyevî meşguliyetlerini terk etmesi istenen Müslüman’a namazdan sonra, “Namaz tamamlanınca yeryüzüne yayılın, işinize gücünüze gidin, Allah’ın lütfundan nasibinizi arayın” denilerek yeryüzüne dağılıp rızkını helal yollardan arama kapısı da aralanıyor, hatta emr ve teşvik ediliyor. Hadiseye bir de bu perspektiften bakmaya ne dersiniz?

Yazı: Ahmet Kurucan

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir