Çocuğun Doğası Hareketliliktir!

Çocuğun Doğası Hareketliliktir!

Çocuklarda Aşırı Hareketlilik ve Hiperaktiflik Sorunu

Çocuklarda Dikkat Eksikliği Ve Hiperaktivite Bozukluğu

Anne ve babalardan gelen en sık şikayetlerden birisi, çocuklarının çok hareketli olması! DEHB ( Dikkat Eksikliği Ve Hiperaktivite Bozukluğu ) olarak tanımladığımız rahatsızlık artık pek çok ebeveynin dilinde. Ancak çocuklarda bu tanıyı koymak o kadar da kolay değil aslında!

Anneler ve babalar, bize geldiklerinde çocuklarının, özellikle 2-6 yaş arası çocuklar, bu kadar hareketli olmasının normal olmadığını, üstüne üstlük çocuklarında dikkat eksikliği problemi olduğunu sıkça söylerler. Tespit çoktan yapılmıştır, sıkıntı büyük (!) Durum tespiti yaptığımızdaysa, gerçek vak’aların dışında, çocukların büyük kısmının normal gelişim özelliklerini göstermelerinden kaynaklı hareketli olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.

Psikolojik uyum açısından değerlendirdiğimizde, bizim için asıl problem, 2-6 yaş arasındaki çocukların “hareketli” olmaları değil; fazla “sakin” olmalarıdır. Lüzumundan fazla sakin olan, az gürültücü çocuk oldukça endişe vericidir. Bu durum psikolojide, bir bakıma vaktinden önce gelen ihtiyarlığın belirtisi olarak kabul edilebilir. Zira, çocukların okul öncesi dönemde asıl gelişim görevi psikomotor hareketliliktir! Çok hareketli olan, bir türlü yerinde duramayan yetişkinlere “ infantil-çocuksu ” tanısı koymamız bundandır.

Çocuğun hareketli olmasında bir hikmet aranmalıdır. Çocuk hareket ettikçe dünyayı tanır, kas-iskelet sistemini güçlendirir, ciğerlerini geliştirir, kanını zenginleştirir, sinirlerini güçlendirir ve sosyalleşir. Bütün bu sistemlerin gelişebilmesi için çocuğun psikomotor etkinliklerde bulunması gerekir. Aslına bakarsanız, çocuklar bunca atlama ve zıplamayı istemsiz yaparlar. Bizim yapmamız gereken evimizi ve okuldaki teneffüs zamanlarını, çocukların enerjilerini aktarabilecekleri şekilde düzenlemektir.

Bir çocuğun gelişmesi ve dinlenebilmesi için en iyi yol hareketliliktir. Hareketsiz çocuklar, hareketli çocuklara göre çok daha depresif, agresif bir klinik tablo vermektedir. Bu anormal tablo, ani ve şiddetli davranış bozuklukları, durdurulamayan gözyaşları, önüne geçilemeyen kahkahalar, vb. gibi normal dışı semptomlarla kendini gösterebilir. Hareketli olan çocuklar ise daha mutlu ve daha normal bir gelişim seyri göstermektedirler.

Normal gelişim seyrine sahip bir okul öncesi çocuğun yüzüne baktığınızda dahi, yaydan fırlamaya hazır bir ok gibi olduğunu görebilirsiniz. O kadar hareketlidirler ki, bu durum gözlerinden bile okunabilir. Ancak anormal gelişim seyrindeki çocuklar tamamen durgundurlar. Hareketsizlik, çocukların bilişsel gelişimine de ciddi zararlar verir.

Çocukların Gelişiminde Hareketlilik Doğaldır

Çocuğun, yaradılıştan gelen doğasıyla birlikte getirdiği bu hareketliliğe ket vurmak yerine onu desteklemek gerekmektedir. Zeki olmak, zeki doğmak hayatta başarılı olmak için yeterli değildir. Bugün, çocukların büyük kısmının apartmanlarda, doğadan ve gerçek hayattan izole bir şekilde büyüdüğü görülmektedir. Böyle bir fiziki ortam, hareketliliği de doğrudan sınırlamaktadır. Çocuk ağaca tırmanmayı bilmeden, incirin tazesini dalından toplamadan, yeşilin kokusunu ciğerlerine doldurmadan beton binalarda “ toplumsal ve psikolojik uyum ” u ne kadar kazanabilir? Köyde yaşayan çocuklara bakın, ne kadar mutlular! Çünkü, oyunlarıyla, etkinlikleriyle, çocukluklarını tescil eden ve gelişimlerine uygun bir yaşamı doyasıya ruhlarına ve bedenlerine taşıyabiliyorlar. Çiçek topluyorlar, saklambaç oynuyorlar, balık tutuyorlar, uçurtma yapıp onu gökyüzünde dolaştırıyorlar, derede pantolonlarının paçaları ıslanıyor, bisiklete binerken düşüyorlar sonra ayağa kalkmayı öğreniyorlar… Sonuçta gerçek yaşamla, kendi fıtratları arasındaki mesafe açılmadan hayatı öğrenmeye çalışıyorlar. Bu çok önemli! Öğrenmenin de en etkin olduğu zaman dilimlerinin 4-8 yaş arası olduğunu kabul edersek, bu dönem anne ve babalar için bir fırsat dahi olabilir. Pek çok müzisyen, sporcunun bu yaşlarda keşfedildiğini es geçmemek lazım!

Kırdan kente geldi insanlar ama sanki gidişat kentten kıra doğru bir süreci öngörüyor. Şehir merkezinde de olsak en azından bir bahçesi olsun istiyor insan. Çocukların güvenle oynayabileceği ortamlara ihtiyacımız var! En azından, çocukların “ normal olan haketlilikleri ” ni yadırgamayacağımız bir fiziki ve ruhsal ortamlara ihtiyacımız var.
Bizim de var, onlarında… Çocuklarınızı bırakın hareketli olsunlar, endişe edilecek bir durum yok. Son yıllarda, çocuğunun çok hareketli olmasından dolayı, çocuklara antidepresan kullandıran çok fazla ebeveyn var. Bir uzman kontrolünde bile olsa, eğer çocukta anormal semptomlar yoksa, ki bunu tespit etmek mümkündür, antidepresanların etkisinden çocukları korumak lazım. Antidepresan kullanan çocuklar evet, hareketsizleşiyorlar, donuklaşıyorlar ve asıl problem burada başlıyor…

Çocuklarımıza sadece bildiğimiz şeyleri aktarabiliriz. Apartman çocukları, artık doğaya dönmeli, doğayla bütünleşmeli ve aileler de bunu can-ı gönülden desteklemeli. Koşmayı, zıplamayı, denize nasıl taş sektirildiğini, sadece yatağında değil de deniz kıyısında da kitap okuyabileceğini, başka çocuklarla top oynamayı, dijital oyuncakların dışında çerden çöpten de oyuncak yapabileceğini bizzat kendi öğrenmeli. Göreceksiniz daha mutlu olacaklar. Bugün de, gelecekte de…

Selam ve dua ile…

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir