Moda Geçmişe Dönüyor

Moda Geçmişe Dönüyor

Moda Geçmişe Dönüyor

Ceket-Bluz Modelleri: Dolce Gabbana

Sürekli bu başlığı kullanıyoruz değil mi? Moda geçmişe dönüyor. Özellikle de sürekli 50’li yıllara dönüş çabası var. Her tasarımcı koleksiyonunun birinde en az bir parçayı 50’li yıllardan ilham alarak modernize ediyor. Peki neden? Çünkü 1950’ler modanın moda olmaya başladığı yıllar. Birçok parçanın ikonikleşerek günümüze kadar geldiği yıllar… Modanın Rönesans’ı desek pek de haksız sayılmayız.

Şöyle ki, tüm dünyayı yıkıp geçen 2. Dünya Savaşı zamanında insanlar zaten limitli olan imkanları maksimum tasarruf ile kullanıyordu. 40’lı yıllarda erkekler cephede iken kadınlar hayat koşturmacasına katılmış, fabrikalarda, madenlerde ve hatta ağır işlerde çalışmaya başlamıştı. Hal böyle iken de kimse şıklık yarışı telaşına düşmemiş, daha sağlam, kolay giyilip çıkartılan ve maskülen kıyafetlere yönelmişlerdi. Fakat savaş bitip ekonominin yeniden canlanması ile -ve tabii erkeklerin eve dönüp çalışmaya başlaması ile- kadınların şık olma merakı giderek artıyordu. Bu dönemde çamaşır makineleri ve fırınların üretilmesi ile kadınlar için ‘evinin kadını çocuklarının anası’ olma ortamı sağlandı.

50'lerde Peplum Ceket Modası

Peplum Ceket-Etek Modelleri: Christian Dior

Günümüz modasının, yıllardan sonra nihayet kavuştuğu ‘ölçülü şıklık‘ kavramı ta 50’li yıllara dayanıyor. O zamanın ölçülü şıklık nedeni, kaynak kıtlığı ve devrin tasarruf devri olmasıydı.

Kadınların savaş zamanından alışık olduğu maskülen kıyafetleri bir nebze olsun feminen hava katarak yumuşatmak için sevgili Dior bir atılımda bulundu ve ceketlerde peplum denilen bel pililerini daha çok kullanmaya başladı.

Kadın ceketlerini erkek ceketlerinden ayırmak için peplumları öyle belirginleştirdi ki etek üzerinde etek varmış gibi duran ceketleri tasarladı. Bu ceketler ile birlikte uzun ve rahat kloş etekler de trend haline geldi Dior sayesinde. Yarım topuklu stilettoları da unutmamak lazım.

Tabii bu yeniden oluşturulan feminen dünyaya uyum sağlamayacak olan bir kitle de vardı. Savaştan sonra çalışma hayatına devam etmek isteyen, özgüveni tam, iyi eğitimli kadınlar zannedilenin aksine o kadar da feminen giyinmek istemiyordu. Burada Chanel devreye giriyor ve Dior’un peplumlarına karşı peplumu olmayan yakasız ceketler ve düz etekler tasarlıyordu. Maskülen stil Chanel ile birlikte devam ediyordu.

Moda Geçmişe Dönüyor

Etek-Ceket Modelleri: Chanel

Sizin de anlayacağınız gibi bu dönem şu anda dünya modasının iki devi olan Dior ve Chanel’in erler meydanında kapışma dönemiydi. Tasarımcılar er meydanında kapışadursun, Prenses yakalı, uzun kollu, karpuz kollu, kayık yakalı, pileli ya da kloş nasıl tasarlanır ise tasarlansın konu elbise olunca bütün tasarımcıların ortak bir noktası vardı; “Kadın ince, zarif ve güzeldir.

Peki bu güzelliği tek başına bırakmak olur muydu? Elbette olmazdı. İşte bu sebepten dolayı mücevherler büyüdü, kürkler ve kürk etoller daha fazla kullanılmaya başlandı. Kadınlar artık daha gösterişliydi. Savaş zamanından kalma siyah giyinme adetini vazgeçmeyen kadınlar Coco Chanel’in radarına takılmıştı.

Herhangi bir süsü olmayan, mütevazi elbiseleri zarafet timsaline çevirmeyi 20’lerde başarsa da bu siyah elbiseler günümüzde hala popüleritesini koruyan bir film ile yayıldı. Audrey Hepburn’ün efsanevi filmi; Tiffanny’de Kahvaltı. Sigaret pantolon da bu dönemde icat edilmiş. Bilekte biten bu rahat mı rahat sigaret pantolonlar yine o dönemin -ve tabii günümüzün- moda ayakkabılarından olan babetler ile güzel bir uyum sağlamış. Haliyle kısa sürede kadınların gönül tahtına da oturmayı başarmıştı.

50'ler Modası

Elbise Modelleri: Valentino

Bugünün oversized mantosu 1950’lerin koza mantolarıydı. O yıllarda incecik kadın çorapları ile 10 pontluk (yaklaşık 7 cm) stilettoları giydikleri ve henüz çizmelerle tanışmadıkları için soğuktan koruyan tek şey koza mantolardı. Stilinin hala konuşulduğu ve örnek alındığı Prenses Grace Kelly Hermes’in -günümüzde almak için listeye adınızı yazdırmanız ve bir müddet beklemenizi gerektiren- ikonik “Kelly” çantasına da ilham olur.

1950’lerden günümüze taşınan kabarık etekler, kedi gözü formundaki güneş gözlükleri -Miu Miu markasına ivme kazandırmıştır-, floral detaylı elbiseler, sigaret pantolonlar, kalem etekler, döpiyesler, uzun mantolar, abartılı aksesuarlar ve hatta kalın kaşlar, kürk detayları yaşanan moda rönesansının canlı kanıtıdır.

Modanın hızlıca tüketildiği milenyum çağında tasarımcılar da geçmişe sığınıp belki bilinçli belki değil ‘ölçülü ve zamansız şıklık‘ kavramını yeniden yazmaya çalışıyorlardır, kim bilir?

50’lerden kalan bir parça kıyafete sahipseniz çok şanslısınız. Moda sürekli 50’lere geri döndüğü için orijinal bir parçanın ve anının sizde olması ne güzel bir şey!

Yazı: Munise Boz

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir