Eşinizin Sevgisini Gösterememesinin Altında Yatan 5 Neden ve Çözümü

Eşinizin Sevgisini Gösterememesinin Altında Yatan 5 Neden ve Çözümü

Evliliğin İlk Yılları Kadın Erken İlişkisi

Sevgi diğer tüm duygular gibi yaşamaya ve hissetmeye ihtiyaç duyulan bir olgudur. Bunun eksikliği kişiyi derin duygusal çöküntülere sürükleyebilir. Burada bireysel yaşayan kişilerin sevgi ihtiyaçlarını farklı yollarla gidermelerinden bahsetmeyeceğim ancak evli çiftlerin ilerleyen yaşlarda sevildiklerini daha çok hissetmek istediklerini gözlemleme şansım oluyor.

Çiftlerin evliliğindeki ilk yılları ile aradan geçen uzunca bir zaman sonraki iletişim, duygusal alışveriş veya etkileşim birbirinden oldukça farklı olabilir. Tanışma döneminde erkeğin sevgisini gösterme biçimi ve sıklığı ile evliliğin 5. ve 10. yılındaki erkeğin sevgisini gösterme biçimi olağanüstü farklı olabilir. Ancak insanın içindeki arzu ve ihtiyaçların değişmediğini ve tatmin olmak için çeşitli stratejileri kullanmaya devam ettiğini söyleyebilirim. Bu da değişen iletişim biçimlerinin ilişkileri sıkışık bir pozisyona sokabileceği anlamına gelebilir. Tam da bu noktada çiftlerin birbirlerine sorunlarını olduğu gibi sevgilerini de ifade etmeleri ve göstermeleri, monotonluktan çıkıp ilişkilerini daha canlı ve aktif tutmaya yarayabilir. Çiftlerle yaptığım görüşmelerde bazılarının probleminin sadece ihtiyacı oldukları sözleri birbirlerine söyleyememekten kaynaklandığını görüyorum. Bu yazıda eşin sevgisini gösterememesinin altında yatan 5 neden ve bazı çözüm yollarından bahsedeceğim.

Evliliğin İlerleyen Yıllarında Kendini Değersiz Hissetme

Değersiz Hissetme

İlişkileri etkileyen önemli bir faktör insanın kendisi ile ilgili olan ‘değer algısı‘dır. Kendini değersiz hisseden kişi, karşısındakine de değer veremez diye bir öngörüde bulunamam fakat çevresine sevgisini gösteremeyen erkeklerin bazılarında, bunun altında yatan sebebin aslında kendini değerli hissetmeme ve sevildiğini bilmemekten kaynaklandığını bizzat danışanlardan duyuyorum. Kendini değerli hissetme isteği insanı hem kendisini başkalarına sevdirme çabasına sürükler hem de tercihe göre çevresine karşı öfkeyle bakmasına sebep olur. Örneğin kendine karşı olan ‘değer algısı’ düşük kişi bunu değiştirmek için ya kendini geliştirme yoluna gider ya da eşinden sürekli kendisini değerli gösterecek yapılması güç olan davranışlar bekler. Bu gerçekçi olmayan beklentiler karşılanırsa problem olmaz. Fakat karşılanmazsa gergin ve suçlayıcı bir dil kullanımıyla birlikte ilişki çıkmaza doğru gidebilir.
Bu durumda eşin makul beklentilerini karşılamak, sevdiği aktiviteleri planlamak ve hoşlandığı şeyleri hayata geçirmek işe yarayabilir. Erkek, dikkate alındığını ve önemsendiğini anladığında kendini daha değerli hisseder ve size sevgisini gösterme olasılığı artar. Aynı zamanda erkeğin yalnız kalmaya ve yalnız olmaya daha çok ihtiyacı olduğu kanaatindeyim. Yalnız kalmak bir erkeği daha üretken ve işine odaklanan birine dönüştürebilir. Kendisini başarılı bulan bir erkeğin de kendisini daha değerli hissetmesini bekleyebiliriz. Sonrasında sizi özlediğini söyleyerek yanınıza gelip sevgisini daha rahat ifade edebileceğini bekleriz.

Evlilikte Hediye Alıp Verme

Kendini İfade Etme

İlişkide iletişimin öneminden burada bahsetmeme gerek yok sanırım. Haliyle daha sosyal ve iletişim becerisi kuvvetli bir erkeğin eşine kendisini, aynı zamanda sevgisini de ifade etmesi daha kolay olacaktır. Türk erkeklerinin kendilerini ifade edebilmeleri ile ilgili bilimsel bir çalışma aha önce karşıma çıkmadı ancak ‘duyguları belli etme ve sorunları paylaşma‘ söz konusu olduğunda onları bu konuda yeterli bulmadığımı söyleyebilirim. Bunun sebeplerine yazının ilerleyen bölümlerinde değineceğim ancak ikili ilişkilerde duygularını ve düşüncelerini ifade edebilen erkeğin eşine de sevgisini daha rahat gösterebileceği kanaatindeyim. Kendini ifade etmekte güçlük yaşayanlara “ben dili” kullanmalarını tavsiye ediyorum. Örnek vermek gerekirse, “Bu davranışın hoşuma gitti”, “Seni yakışıklı/güzel buluyorum”, “Bana hediye alman hoşuma gidiyor” gibi bir cümle kalıbı kullanarak onun da ben dili kullanmasını teşvik edebilirsiniz.

Eşlerin Birbirine Sevdiklerini Söyleyebilmesi

Sevgi Sözleri

Yetişme tarzı ve biçimi ilişkileri olumlu veya olumsuz anlamda etkiler. Bazı ebeveynler çocuklarına samimi ifadeleri kullanmaktan çekinebilir. Bazıları ise günümüzde tam tersini uygulayabiliyor. Katı bir çevrede yetişmiş erkeğin kendisine “Bravo, iyi bir davranıştı, seni seviyoruz” diye bir söz duymayacağını, kız çocuklarına oranla erkek çocukların bu sözleri daha az duyduklarını herhalde tahmin edebiliyorsunuzdur. Sevgi ifadesini duymayan bir çocuğun yetişkinlikte de bu sözleri söylemesi beklenemez. Bunun üstesinden gelmek için yine bütün yük biz kadınlara düşüyor. Bu sözleri zamansız veya hoşnut olduğunuz davranışlarından sonra söylemenizi tavsiye ederim.

Evliliklerde Kaybetme Korkusu

Kaybetme Korkusu

Kim en sevdiğini kaybetme korkusu yaşamaz ki” diyeceksiniz ama bu korkunun da bir normali var. Erkeklerin kadınlar ile ilgili sabit fikirleri olabileceğini rahatlıkla söyleyebilirim. Bunlar “Sevgimi belli edersem beni terk eder”, “Sevdiğimi belli edersem şımarır” ve “Terk etmesini istemiyorsam hemen sevdiğimi belli etmemeliyim” şeklindeki fikirlerdir ve bu liste uzar gider. Gerçekçi olmayan bu düşünceleri duyguları belli etmeme davranışları takip eder. Bu düşüncelerin var olup olmadığını, eğer varsa bunları hangi nedenlere dayandırarak düşündüğünü sorgulatabilirsiniz. Örneğin, “Seni terk edeceğimi düşünüyorsan bunu sana düşündüren nedir?” gibi bir soru sorabilirsiniz. Bununla birlikte sevgisini belli edemeyen erkeklerin sevgilerini daha çok “somut” şeylerle belli etmeleri gerektiğini de düşünebilirler. Bir beş taş yüzük her kadının hayali ancak bu erkekte, “Ona yüzük alamazsam sevmediğimi düşünür ve beni terk edebilir” düşüncesini tetikler. Bunun üstesinden gelmesini sağlamak için erkeğin maddi kazancı ile paralel hediyeleri arzu ettiğinizi söyleyebilirsiniz. Sonuçta ‘hediye alabiliyor olmak’ onun sevgisini belli etmesini sağlayabilir.

Evlilikte Erkeğin Sevdiğini Söyleyebilmesi

Sosyal ve Toplumsal Roller

Aslında konunun temelini oluşturan kısım (en azından Türkiye’de) küçüklükten itibaren erkeklere yüklenen toplumsal ve sosyal rollerdir. Doğumla birlikte “Sen ağlama, erkek adamsın” diye telkinde bulunan bir toplumda yaşadığımızı göz ardı edemeyiz. Bu karşılıksız söylemlerle erkeğin kendi duygularını ifade etmesinin iyi bir şey olmadığı, zaten daha hayata gözünü açtığı ilk günlerden itibaren verilmeye çalışılır. Bunun olumlu sonuçları da olabilir fakat erkeğin duygularını belli etmesini yani gelecekte sevgisini göstermesini de etkileyen en önemli etken olduğu kanaatindeyim.

İlerleyen yaşlarda da erkeğin daha fazla sorumluluk alması beklenebilir. Sıkıntılı durumlarla baş ederken çevresinden yardım almasına gerek olmadığı da, yaşadığı olumsuz durumlarda duygularını belli etmemesi de söylenebilir. Fakat erkek, bu söylemlerin etkisiyle ileride karşılaştığı durumlarda sevgisini göstermesi beklenirken kendisini ketlenmiş hisseder.

Toplumsal roller çok küçük yaştan itibaren kazanılmaya başlanır. Bu rolleri değiştirmek nispeten zordur ve genellikle yardım almak gerekebilir. Eşinizin sevgisini gösteremediğini düşünüyorsanız ve tüm çabanıza rağmen değişmediğini görüyorsanız bir uzmandan yardım almanızı öneririm.

Klinik Psikolog Merve Tunay Dünya

Mona Psikoloji

Adres: Danışmanlık Merkezi: Akasya Kent Kule A-1 Blok Kat:29 No:179 Üsküdar
Telefon: 0532 557 77 29
bilgi@monapsikoloji.com

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir