Bu Dünyaya Biraz Gizem Gerekli

Bu Dünyaya Biraz Gizem Gerekli

Aşırı İletişim Çağı

Claude Levi-Strauss’un “Mit ve Anlam” isimli kitabı tam da bugünleri anlatıyor. Levi-Strauss kitabında ‘aşırı iletişim‘ kavramına dikkat çekiyor. İnternet bireyi ve internet toplumu olmanın avantajlarını ve olası bedellerini sade bir dille ortaya koyuyor.

Levi-Strauss şöyle söylüyor: “Muhtemelen şu an bizi tehdit eden şey ‘aşırı iletişim’ diye adlandırabileceğimiz, dünyanın bir noktasında durarak geri kalan kısımlarda ne olup bittiğini bütünüyle bilme eğilimidir. Artık yalnızca tüketiciler olmamız, dünyanın herhangi bir noktasından ve her kültürden bir şeyler tüketebilmemiz fakat öte yandan bütün özgürlüğümüzü de kaybetme ihtimali bizi tehdit ediyor.

Bugün artık salt izleyici konumunda olan kişiler, sosyal medyada aktif birer kullanıcı haline geldi. Herkes kendi sosyal ağ üyeliği üzerinde özgürce kendini ifade edebiliyor, reklam yapabiliyor ve her türlü paylaşımda bulunabiliyor. Peki iletişimin bu kadar fazlası doz aşımı olabilir mi?

Aşırı İletişim Çağı

Duman, Mektup, Jeton

Biraz eski günlere gidelim. Eski günler derken dumanla haberleşilen çağların ötesinde, son yirmi yıla bakalım. Henüz daha internetin yaygın olmadığı o günlerde mektup, telefon, telgraf daha ziyade posta yolunu kullandığımız zamanlardan bahsediyorum. Mesela jetonla konuşmak diye bir şey vardı, çok ufaklar bilmezler. Yurt dışında ise aynı mantıkla düzenlenmiş fakat jeton yerine Euro attıkça konuşulan telefonları hatırlıyorum.

Mektuplar vardı ve kartlar. Bayramlarda, düğünlerde, birini çok özlediğinizde mektup yazardınız. ‘Kart atmak‘ diye bir tabirin olduğu zamanlardan geliyorum. Çok yakın değil ama çok uzak da değil. Dünde kalan zamanlar. Postaneye gidip mektup göndermek nedir bilir misin? Kesinlikle güzeldi. Telefon mesajlarından daha sıcak ve daha düzeyliydi. Cep telefonları pek yoktu, çıktığında da bu kadar donanımlı değildi. Bildiğimiz 3310 telefon mantığı.

Levi-Strauss’un söylediklerini düşününce, belki de o günler daha iyiydi diyorum. Bugün insanların birbirine ulaşamamasının hiçbir bahanesi yok. Bu aynı zamanda insanın özgürlüğünü kısıtlayan bir şey. Bazen o kadar yoğun iletişim bombardımanı altında kalıyor ki insan kaçmak isteyebiliyor. O günlerde ise bazen mektup gitmezdi, konuşmanın en alengirli yerinde jeton takılırdı, hat kesilirdi ve iletişim bir şekilde başka bir güne ertelenirdi. Herkes size her an ve her saniye ulaşamazdı. Bu aslında ruhun bir nevi özgür bırakılmasıydı. Ruh, kendine müstakil bir zaman ayırıyordu. Geçen telefonumu evde unuttuğumda benzer şeyleri hissettim. Kendime ait bir uzuv olarak düşündüğüm telefonum yanımda olmadığında fark ettim ki çok da kötü değildi. Ara sıra özgürleşmek adına bunu yapmak lazım.

Aşırı İletişim Çağı

Televizyonların Hükümranlığı Bitiyor mu?

Pek çok araştırma, internetin telefon ve tabletlere erişiminin kolaylaşmasıyla birlikte, evdeki televizyonların eski anlamlarını yitirdiğini gösteriyor. Yine yapılan bir araştırmada, insanların büyük çoğunluğunun telefon veya bilgisayardan televizyon programlarına ulaştıklarını ve haber aldıklarını ortaya koyuyor. Zaten halihazırda televizyondan bir tanıtım veya reklam yapmak oldukça maliyetli. Oysaki sosyal medya ağları, insanlara ve kurumsal platformlara maliyetsiz reklam olanağı sunuyor ve daha fazla hedef kitleye ulaşarak marka imajını koruyabiliyor.

İnsanlara bir markayı satın almanızı sağlayan nedir diye sorulduğunda birinci sırada yüz yüze iletişim, ikinci sırada ise markanın web sitesi, üçüncü sırada arkadaş tavsiyesi cevapları dikkat çekiyor. Televizyon ise dördüncü sırada geliyor. Google gibi arama motorları beşinci sırada yer alıyor. En etkisiz reklamlar ise blog reklamları ve cep telefonuna gelen reklamlar olarak ifade ediliyor. Bu çalışmalar da gösteriyor ki, insanlar artık daha az televizyon izliyor ve daha çok sosyal medya kullanıyor.

Aşırı İletişim Çağı

Aşırı İletişim, Bedelleri Olan Bir Ödül mü Yoksa?

Eski zamanlarda aldığı ürün nedeniyle problem yaşayan bir kişi tüketici hakları yoluyla kendini korumaya çalışıyordu veya hakkını hiç aramıyordu. Oysaki bugün sosyal medya ağları üzerinden tüketicilerin kendi bireysel haklarını aramaları mümkün hale geldi. Sosyal medyanın kullanımı arttıkça markalar da sosyal ağlar üzerinden gelen geribildirimleri daha hızlı bir şekilde dikkate alıyor ve çözüm üretmek durumunda kalıyor. Ki Google’ın hafızasının oldukça kuvvetli olduğunu hesaba katarsanız markalar elbette imaj ve prestijlerine internet ağı üzerinde daha fazla dikkat etmek durumunda.

İnternet eski ve aşina olan tüm iletişim mecralarını baş döndürücü bir hızla değiştirdi ve dönüştürdü. Elbette bu sürece birey ve toplum da adapte oldu. Artık despotik ve buyurgan tek taraflı diktelere yeni dünyada yer yok. İnternet, bir şekilde bireyleri daha özgür ve demokratik kıldı. Herkes istediğini paylaşmak, ifade etmek ve seçmek konusunda özgür. Markaların da işi zor. Sıradan ve basit olanlar elenecek. Hikayesi olan markalar ise ayakta kalacak. Hatta bir hikayeye sahip olmak da yeterli gibi görünmüyor. İnternet kullanıcıları da bu hikayenin bir öznesi olmak durumundalar artık. Hikaye, okuyucularıyla birlikte var olacak çünkü.

Aşırı iletişim, hem gerekli ancak yorucu ve yıpratıcı da. Bir tarafıyla evet ödül. İletişim ve internet çağı, bir birey olarak kendinizi ifade etmenizi, duygularınızı ve fikirlerinizi dünyadaki tüm kültürden insanlarla paylaşmanızı, ulaşılabilir olmanızı sağlar ve sizi görünür hatta popüler kılar. Aşırı iletişimin başka bir olumlu yönünü de Arap Baharı sürecinde Suriye’de, Mısır’da yaşanan olaylarda gördük. Televizyon yayınları kesilse bile, sosyal medya sayesinde Esed ve Sisi rejimlerinin kanlı eylemlerine, Filistin’deki İsrail mezalimine, Doğu Türkistan’daki Çin zulmüne, savaşlara, depremlere, kasırgalara sosyal ağlardan an be an tanık olduk. Bu durum aynı zamanda İslam dünyası içinde de bir birliğin oluşmasına neden oldu. Bu kez mazlumların seslerini duyanlar vardı. Ancak öte taraftan iletişimin bu kadar artması, yanlış bilgi akışına ve insanların yaşanan acılara duyarsızlaşmasına da ihtimal veriyor olabilir. Halbuki hiçbir acı sıradan değildir.

İletişim ve internet öyle bir ödül ki, insan bu ödülün bedellerini göz ardı edemiyor. Birey olarak düşündüğümüzde iletişim haber alma, aktif olarak katılım ve bireysel özgürlüğü desteklerken; diğer taraftan da aşırı uyarıcıya maruz kalmaktan kaynaklı bir yorgunluğa ve özgür yaşam alanlarının kısıtlanmasına da neden olabiliyor. Ötesi daha önceki yazılarımda da bahsettiğim üzere “Anı kaçırma korkusu” bireylerde üst düzey kaygıya yol açabiliyor. Bu kadar ulaşılabilir olmak insanın yaşam özgürlüğünü kısıtlıyor. Ama tabi isterseniz sosyal medya sayesinde Obama’ya bile tweet atabilir, tüm yaşamınızı insanlara açabilir, başarılarınızı insanlarla paylaşabilirsiniz. Burada ölçüt; her şeyi yerinde ve zamanında yapmak olmalı.

Aşırı İletişim Çağı

Bu Dünyaya Biraz Gizem Gerekli

Eski zamanlar hep masalsı ve gizemlidir. Sanırım artık eski çağları internetten önce ve internetten sonra diye ayırmak daha doğru olacaktır. Çünkü internetin keşfi ve kullanılması, çağları birbirinden ayıran en keskin kılıçtır. Velhasıl kelam, eski zamanların masalsı insanlarından geriye bize çok az şey kaldı. Hürrem Sultan mesela hep gizemlidir. Güzel miydi, çirkin miydi? Akıllı mıydı, kurnaz mıydı? Süleyman’ı seviyor muydu, yoksa her şey taht iddiası mıydı? Hala bilmiyoruz. Hatta Hürrem Sultan’ın nereli olduğundan bile emin değiliz. Halbuki Hürrem Sultan bugün yaşıyor olsaydı kesin onu İnstagram hesabından takip eder ve ne yapıp yapmadığını öğrenirdik. Nereliymiş diye Google’a sorar, bilirdik. Google bile eski zamanların gizemini kaldırıp atamıyor. O bilmiyorsa biz nereden bilelim, öyle değil mi?

Bu çağ gizemini kaybetmiş bir çağ. Her şey o kadar ortada ki, insan bazen gayri ihtiyari görmezden geliyor ya da görmezden gelmek istiyor. Bir efsanede anlatılana göre, dünyanın bir vaktinde uzun saçın, kadınların örtüsü olduğuna inanılırmış ve bu örtü kadınların gizemiymiş. İnternet bahane, kadınlar ne zaman saçını kısalttı, belki de o gün gizemini kaybetti dünya. Birazcık gizem lazım dünyaya ama. Her şeyin bu denli ulu orta yaşanması, empoze edilmesi, iletişime maruz kalmak bazen can sıkıcı olabiliyor. Kadınlar yine saçlarını uzatsa, belki de gizemli olur yeniden dünya. Kim bilir?

Özetle; iletişim elbette iyidir. Ancak her şeyin aşırı dozu bilirsiniz ki toksik etki yaratır. Bir tane aspirin alırsanız başınızın ağrısı geçebilir, ancak yirmi tane aspirin içerseniz zehir etkisi yapar ve bu bir intihardır. Her şeyi kararında ve ölçüsünde kullanmak gerekir. Bu motto, sosyal medya için de geçerli. İletişimden asla kaçamayız çünkü biz bu çağın çocuklarıyız. Ancak iletişim çağı sizi zaman zaman yoruyorsa o halde zaman zaman ruhunuzu alıp müstakil zamanlara ve sakin bir coğrafyaya sığınmakta fayda var. Döndüğünüzde dünya ve insanlar, çalan telefonlar, e-postalar, yeni bildirimler yine aynı yerlerinde olacak. Endişeniz olmasın.

Psikolojik Danışmanlık & Aile Danışmanlığı üzerine ayrıntılı bilgi almak için:
Telefon: 0 537 580 19 20
www.cozumpsikoloji.com

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir