Yükselen Sular, Üzerindeki Gemileri De Yükseltir!

Yükselen Sular, Üzerindeki Gemileri De Yükseltir!

Yükselen Sular, Üzerindeki Gemileri De Yükseltir!

Bir Muhabbete Tutunmak

İncecik bir dal idi gördüğüm. Henüz daha yeni yeni yeşeren, küçük ve yeşil yapraklar vardı üzerinde ve iki kuş. O iki kuş, o yemyeşil, o incecik dalın üzerinde birbirlerine yaslanmış öylece duruyorlardı. Dalmışım öyle.. Sordum sonra, bir incecik dal üzerinde iki tombul kumru nasıl böyle dengede duruyorlardı. Nasıl böyle sırt sırta vermiş, birbirlerine destek oluyorlardı. Öyle ki onlar dala değil de, bir muhabbete tutunmuşlardı. Bizim birbirimize tutunamayışımızı düşündükçe kahroldum. Belli ki onları anlamak için, kuş dilini bilen Süleyman olmalıydım..

İnsan Dediğin Bir Bahar Mevsimi

Kuşları mı anlamak daha zordu, insanları mı ? Bu konuda kararsızdım. Kuşlara mı daha çok inanmalıydı, insanlara mı ? Bu soruda çok zorlandım. Baharın habercisi biz miydik, kuşlar mıydı ? Bunu ise hiç anlamadım. Velhasıl, aslında baharın gelişine medhiyeler düzecektim, sonra bu iki kuşa rastladım..

Altı üstü dalda duran iki kuş deyiveriyor insan. Bu sefer ki öyle değildi. Bu sefer dalın da, kuşların da, yaprakların da söyleyecekleri vardı belli ki. Bana düşen dinlemekti. İnsan, diyordu kuşlardan biri, eğer bir mevsim olsaydı, ona en çok bahar yakışırdı. Yeşil, coşkulu, yakmayan, soğutmayan bir bahar.. Ve çiçek yüzlü olmalıydı insanlar birbirini gördüklerinde. Hesapsız, çıkarsız, yalın.. Bereketli topraklar gibi olmalıydı insan ve o toprak üzerinde, kendi kendine bitiveren papatya misali olmalıydı. Olmadı. Olamadı. Olamadık. İnsana yakışan bahardı. Ancak insana hazan mevsimini yakıştıran da yine bir insan değil miydi ?

Önce İnsan

Müslüman’ın ölçüsü İslam’dır. Ancak son zamanlarda insanların birbirlerini nasıl incittiğini görünce, toplumda İslam’ın anlaşılmadığına dair şüpheler de oluşuyor. Zannetmiyorum ki şu geçici yurt olan dünyada, insandan daha kıymetli bir şey olsun. Mümkün değil. Bu yüzden önceliğimiz her zaman insan olmalı.

İnsanların kendini ifade etmesinin binbir yolu varken, binlerce kelime dururken öfke saçan, nefret dolu kelimelerin kimseye yararı yok. İnsanların birbirlerini inciterek iç huzuru bulması da olası değil. Önemli olan her insanın aynı şeyi düşünmesi de değil elbette. Önemli olan farklılıkları tartışırken insan olduğumuzu unutmamak, insanların hassasiyetlerini zedelememek, kutsallarına dokunmamaktır. Yoksa dünyada konuşulmayacak, anlaşılmayacak hiçbir şey yoktur.

Yükselen Sular, Üzerindeki Gemileri De Yükseltir!

Bir Dalda İki Kiraz Olmak

Aşikar olan o ki, uzun bir süredir o incecik dalda muhabbetle duran iki kuş kadar olamadık.. Aylardır, “benimle aynı şeyi düşünsen de, benden farklı düşünsen de sana yine de değer veriyorum” diyemedik. Sosyal medya hayatımız üzerinde hakimiyetini giderek arttırdıkça, insanlar ilişkilerini de sosyal medya üzerinden yönetmeye başlamış görünüyor. Bu sıralar yeni trend ise “şöyle düşünmeyen beni silsin”, “şöyle yapan beni takip etmesin” gibi nefretin limit aşımına uğradığı söylemler. Hoşgörüsüzlüğün son sınırı ve maalesef bu hoşgörüsüz, katı tutumun ait olduğu bir taraf yok; tarafı, duruşu ne olursa olsun bu sığ tutumu tercih eden pek çok insan var.. Bakış açısı bu kadar dar olunca, bu paradigmadan bir vizyon beklemek de ciddi anlamda zor.

İnsanların Kutuplara İhtiyacı Yok

Kutuplar, dünyanın iki ucunu temsil ediyor benim için ve insanların kutuplara ihtiyacı yok zannımca.. Herkesin külahını, takkesini, şapkasını önüne koyup düşünmesi lazım. Birbirimize incitmeye yetecek kadar geniş zamanlarımız yok. Sayılı günlere sahip faniler olarak bu hoyratlığın alemi yok. İnsan olduğumuzu unutmadan, Kiramen Katibin meleklerinin omuzlarımız üzerinde her bir halimize şahitlik ettiğinden, her bir uzvumuzun mahşerde dile geleceğini unutmadan İslam ahlakına yakışan bir davranış ortaya koymamız gerekiyor ve bu sefer hep birlikte bunu yapmamız gerekiyor. Etiketlemeden, kategorize etmeden, siyasetüstü, ideolojiler ötesi bir anlayışla, farklı olanı ötekileştirmeden hep birlikte yürümeliyiz bu yollarda.

Açıkçası çok büyük bir üslupsuzluk, ölçüsüzlük problemi yaşanıyor. Elini, belini, dilini tut diyen bir bakış açısını görmekte zorlanıyoruz artık. Hayat bir iktidar mücadelesi değildir. Hayat sadece Kudret-i Mevla’ya yönelişimizdir. Yürüyoruz ve bir gün bu yürüyüş bitecek biliyoruz. O yüzden mahşerde huzura vardığımızda, bizi utandırmayacak bir ahlaka, bir yaşayışa sahip olmamız çok önemli. Fani olan için baki olanı kaybetmemek gerek..

Yükselen Sular, Üzerindeki Gemileri De Yükseltir!

Yükselen Sular, Üzerindeki Gemileri de Yükseltir!

Yükselen sular, üzerindeki gemileri de yükseltecektir. Biz ancak bir ve beraber olduğumuz müddetçe sarsılmaz olacağız. Birlikte olursak büyüyecek, ayrılırsak toz duman olacağız belli ki. Herkes için adalet, herkes için özgürlük, herkes için mutluluk lazım. Her birimize, iyi niyetli kelimelerin şifa veren eli lazım.

Kimsenin kimseyi incitme gibi bir lüksü yok. Kimsenin kimseye şüphesiz ki üstünlüğü yok. Kimsenin kimseye üstünlüğü olmadığını unutan bir Müslüman, Veda Hutbesi’ni hatırlıyor mudur ki ? Bir Müslüman diğerini incittiğinde; inciten kişinin Yusuf’u kuyuya atan kardeşlerinden ne farkı var ki?

Biz hep birlikte güzeliz.

Selam ve dua ile…

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir