Yanan Kütüphane Değil Medeniyetmiş

Yanan Kütüphane Değil Medeniyetmiş

Yakıp Yıkılan Kütüphaneler

İnsanlığın ortak bilincini besleyen şeyler vardır; kitaplar ve oldukça fazla sayıda kitap ihtiva eden kütüphaneler gibi. Tarih boyunca medeniyetlerin kendilerinden söz ettirdikleri şeyler geride bıraktıkları mimari eserleri olduğu kadar, kültürleri, yazılı eserleri, kütüphaneleri olmuştur. Bunların hepsi bir medeniyetin imzası, dünyaya kazıdığı izidir ancak aynı zamanda bütün bir dünyanın hizmetine sunulmuştur.

Bunları çok yakın zamanda ülkemizde çeşitli bahanelerle ortaya çıkarılan kaos yüzünden Siirt’te yakılan kütüphane nedeniyle yazıyorum. Yaşadıklarımız aklıma tarih derslerinden hatırladığımız meşhur kütüphane yangınlarını getiriyor. Evet, onlar kadar büyük ve kapsamlı bir kütüphane olmayabilir ama o zamandan beri bir medeniyeti yeryüzünden silmek için, bir medeniyetin geçmişiyle, özüyle bağını koparmak için beslendiği o damarı kesmek yani kütüphanelerini yakmak başvurululan ilk yol olmuştur. Ne acı ki harf harf, kelime kelime, sayfa sayfa biriktirilmiş bir ‘dünya’ bir yangınla yok edilebiliyor.

Abbasiler döneminde Bağdat’ta yoğun tercüme faaliyetleri sonucu Yunan düşünürlerden, Süryani yazarlara pek çok farklı dilden kültürden eser Arapçaya çevrilmişti. Bağdat kütüphanesi dönemin en geniş kütüphanelerindendi ancak Abbasiler dönemine son veren Moğol hükümdarının yaptığı ilk iş Bağdat kütüphanesindeki tüm eserleri Dicle Nehrine atmak olmuştur. Nehre atılan bu eserlerin çokluğundan dolayı nehrin bir süre mürekkep nedeniyle bulanık aktığı anlatılır.

Yakıp Yıkılan Kütüphaneler

İnsanlık tarihinde meydana getirilmiş en önemli işlerden biri olan İskenderiye Kütüphanesi MÖ III. yüzyılda İskender tarafından yaptırılmıştır. Dokuz yüz bin cilt eser ihtiva ettiği söylenen kütüphane için Müslümanlar tarafından yakıldı gibi iddialar bulunsa da diğer bir iddia ise Hristiyanlar tarafından yakılmış olduğudur. Yakan her kim olursa olsun sonuç insanoğlu tarafından acımasızca yakılan kütüphanenin küllerinin Nil Nehrinden günlerce is olup akması olmuştur.

Örnekleri çoğaltmak hiç de güç değil 15. Yüzyılda Endülüs Emevi Kütüphanesi İspanyollar tarafından yakılmıştır. 16. Yüzyılda yine İspanyollar Maya ve İnka yazmalarını yakmışlardır.

Yakıp Yıkılan Kütüphaneler

Dünyada bir rüya kadar geçici olan insanoğlunun hatırlanması, iz bırakması için sahip olduğu tek şans geride bırakacağı eserlerdir. Kendisini, kültürünü, düşüncelerini, tarihini kısacası medeniyetini dünyaya anlatacak olan tek şey işte bu eserlerdir. İnsanlar ölür, devletler yıkılır ama eserler geride kalır gökkubbede hoş bir sada misali… İşte bu yüzden bir medeniyeti tarihten silmek isteyenlerin yaptığı ilk şey de kütüphanelerine, camilerine, türbelerine, saraylarına, kiliselerine… Onları kendileri yapan ne ise ona saldırmak olmuştur.

Merhum Mahmud Esad Coşan hoca efendinin şu sözleriyle bitirmek istiyorum; “Çok okumalı, çok gezmeli, çok görmeli, çok düşünmeli, çok üzülmeli, çok ağlamalı, çok çalışmalı, çok çalışmalı, çok çalışmalıyız…

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir