Rabbin İçin Kurban Kes

Rabbin İçin Kurban Kes

rabbin için kurban kes

Kurban

Kurban sözlükte, “yaklaşmak, Allâh’a yakınlık sağlamaya vesîle olan şey” anlamına gelir. Terim olarak ise, Allâh Teâlâ’ya yaklaşmak için, kurban niyetiyle, belirli vakitte kesilen belirli bir hayvanın adıdır. Arapçada bu şekilde kesilen hayvana “udhiyye” denir.

İslâm Dini’nde kurban ibâdeti, hicretin ikinci yılında emredilmiştir. Kurban kesmenin fıkhî açıdan hükmü hususunda fakîhler arasında görüş farklılıkları vardır.
Dînen aranan şartları taşıyan kimselerin kurban kesmeleri, Hanefî Mezhebi’nde ağırlıklı görüşe göre “vâcip”; Hanefîler dışındaki çoğunluğa göre ise, “sünnet”tir.
Hanefîler, Kur’an’da Hazret-i Peygamber (sav)’e hitâben:

“Rabbin için namaz kıl ve kurban kes!..”

(el-Kevser, 2) emrinin, ümmeti de kapsadığı ve gereklilik bildirdiği görüşündedir.
Ayrıca Hazret-i Peygamber (sav)’in birçok hadîs-i şerîfinde, hâli vakti yerinde olanların kurban kesmesi emredilmiş veya tavsiye edilmiştir. Hatta:

“Kim imkânı olduğu hâlde kurban kesmezse bizim mescidimize yaklaşmasın”

(İbn Mâce, Edâhî, 2; Müsned, II, 321),

“Ey insanlar, her sene, her ev halkına kurban kesmek vâciptir.”

(Tirmîzî, Edâhî, 18; İbn-i Mâce, Edâhî, 2) ,
Allah Teâlâ buyuruyor:

“Şunu unutmayın ki, onların (kurbanlıkların) ne etleri, ne de kanları asla Allâh’a ulaşacak değildir. Lâkin O’na ulaşan tek şey, kalplerinizde beslediğiniz takvâdır…”

(el-Hac, 37)

Rasûlullâh (sav) şöyle buyurmuşlardır:

“Hiçbir kul, kurban günü, Allah indinde, kurban kanı akıtmaktan daha sevimli bir işi yapamaz. Zira kesilen hayvan, kıyâmet günü boynuzlarıyla, kıllarıyla, tırnaklarıyla gelecektir. Kesilen kurbanın kanı yere düşmeden önce Allah nezdinde yüce bir mevkiye ulaşır. O hâlde, gönül hoşluğu ile kurbanlarınızı kesin.”

(Tirmîzî, Edâhî, I, 1493; İbn Mâce, Edâhî, 3, 3126)

Öte yandan kurban kesmeyi Hazret-i Peygamber (sav) hiçbir zaman terk etmemiştir.
Bu ve benzeri delillerden hareket eden fakîhler “gerekli şartları taşıyanların” kurban bayramında kurban kesmelerini vâcip görürler.
Sünnet olduğunu ileri sürenler ise, Kur’ân’da bu konuda açık bir emrin bulunmayışından ve Hazret-i Peygamber (sav)’in devamlı yapmış olmasının, kurbanın sünnet olmasıyla da açıklanabileceği noktasından hareket ederler.

 

Kurban Kesmenin Fayda ve Hikmetleri

Allah (cc)’nun emri ile yapılan tüm ibâdetlerde bildiğimiz veya bilemediğimiz sayısız hikmetler vardır. Her ne kadar ibâdetler, bu hikmet ve faydalar için değil, sırf Allah rızâsı için yapılsa da, kurbanla alâkalı birkaç hikmet ve fazileti de dile getirmekte fayda var.
-Bütün ibadetler gibi kurban ibadetinin de yegâne yapılış gayesi, “Allâh’ın emri”ne itaattir.
-Kurban, Allâh’a teslîmiyet ruhunu geliştirir ve Allâh’a yakınlaşmaya vesile olur.
-Kurban; toplumda kardeşlik, yardımlaşma, fedakârlık ve dayanışma rûhunu geliştirir.
-Kurban kesilmekle hem kesen âile, hem de yoksullar, temel gıda maddelerinden olan et bakımından genişliğe kavuşur. (Her gün yeryüzünde yüzbinlerce hayvan kesilmekte; ancak bunlardan yalnızca alım gücü olanlar yararlanmaktadır. Kurban etlerinden ise, muhtaç olanlar da yararlanır.)
-Kurban toplumda adâletin gelişmesine yardımcı olarak insanlar arasındaki uçurumların aşılmasına ve değişik seviyelerdeki fertlerin birbirlerinin hâlini tanıyıp ilgilenmelerine ve kaynaşmalarına vesile olur.
-Kurban, fakirin de varlıklı kullar vasıtasıyla Allâh’a şükretmesine vesîle olur. Fakir insan, kurban sâyesinde dünyâ nîmetlerinin yeryüzündeki dağılımı konusunda karamsarlık ve düşmanlıktan kendisini kurtarır ve içinde yaşadığı toplum tarafından görülüp gözetildiğini hisseder.
-Her yıl müslümanlar tarafından kesilen kurbanlarla müslümanlar arasındaki birlik ve beraberlik tüm dünyaya duyurulmakta ve bir müslümanın Allâh’a ibâdet ve onun emrine uymak için her şeyini fedâ edebileceği açıkça insanlığa gösterilmektedir.
-Kurban aynı zamanda Hazret-i İsmail (as)’ın, Allah için kurban olmayı göze alışını hatırlatan büyük bir ibâdettir.
-Allah rızâsı için kesilen kurbanların ecri çok büyüktür. Peygamberimiz (sav);

“Kurbanın her bir kılı için bir sevap vardır.”

(İbni Mâce, Edâhî, 3) buyurmuşlardır.

Kaynak: Şebnem Dergisi

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir