Ölçü’yü Kaçırmak

Ölçü’yü Kaçırmak

Ölçüyü Kaçırmak

Kim Bu Süslümanlar” yazısı epey tartışılmıştı hatırlarsanız. Bence belki de yazanın kendisinden dolayı söylemek istediğini söylemekte yetersiz kalmış, değinilmesi gereken bir noktadan çıkıp havada kalmış, isabet bulamamış bir yazıydı. Ona cevaben yazılan ise kendisinden aşağı kalır bir taraf taşımıyor hatta ‘evlere şenlik’; ‘ister müslüman olurum ister süslüman kime ne?’ gibi vurdumduymaz bir noktadan çıkıp olayı ‘biz sizin şu şu şu ahlaksızlıklarınıza bir şey diyor muyuz?’ noktasında bitiriyor. Ben konuya güzel görünmek zorunluluğu yahut arzusu tarafından bakmak istiyorum.

Kadınlar, iş hayatından, eğitim hayatına hatta komşuluk ilişkilerine kadar her alanda güzel olanın yüceltildiği, güzel olmanın zorunluluk olduğu, üzerine modasından kozmetiğine hatta cerrahisine sektörlerin açıp sektörlerin kapandığı bu meselenin mağduru mu yoksa gönüllü köleleri, yılmaz neferleri mi? Zorla güzellik beklenen kadınlar sonunda duruma uyum mu sağlıyor? Peki, tesettürlü kadınları bu konunun tam olarak neresinde konumlandırıyoruz?

Yıllarca kötü görünmekle, modadan anlamamakla (hatta bazı densizler tarafından kötü kokmakla) itham edilen; hayatı yaşayamayan, bir kere geldiğimiz şu dünyanın ‘tadını çıkaramayan’ zavallılar olarak görülen tesettürlüler bu fikirleri haksız çıkarmak istercesine mi iyi giyimli olmayı ‘süslü olmayı’, iyi yaşamayı abartıyor? Yahut nispeten rahata kavuşan grupların gevşemesine benzer bir şekilde rehavete kapılıyor ‘yaşamak’ benim de hakkım mı diyor? Bunların ikisi de olabilir ilaveten durumun diğer sebepleri klişe bir ifadeyle sermayenin el değiştirmesi, tesettürlülerin artık hayatın karışmadığı alanlarına karışma fırsatı bulması, bugün herkesin erişim imkanı olan internet vasıtasıyla ‘kendini gösterme’ şansı elde etmesi olabilir. Bütün bunları beraber değerlendirdiğimizde ise ‘tesettürlü kadınlar tüm bunların mağduru mu yoksa mağruru mu?’ sorusuna yine de tam bir tespit yapamıyoruz.

Daha basit bir ifadeyle söylemek gerekirse; bu konuda konuşmak herkese düşmüyor süslümanlar yazısını yazan Nilay hanıma düşmüyor deniyor, tamam! Ancak akşama kadar tesettürlülerin ne kadar eksik olduğunu konuşan ama tesettürlü kızların instagram hesaplarını didik didik gezip kilitli hesap olmadığı sürece Twitter’dan had bildirmeye çalışan, çuvaldızı hiç kendilerine batırmayan ama dillerinde iğne ile gezen ‘dindar’ erkelere hiç mi hiç düşmüyor. On yıldan fazla süredir başörtülüyüm ve ben kendimde birkaç çift söz söyleme hakkı görüyorum, bunu İlahiyat Fakültesi’nde okumuş olmam dolayısıyla söylemiyorum çünkü dini bilgisinden âyette ölçünün ne olduğunu bildiğinden emin olduğum insanların pantolonun üzerine uzun bir şeyler giyme gereği duymayan, kolları dirseklerine kadar açık fotoğraflarına şahit oluyorum. Sorunu tam olarak tespit edememekle birlikte günümüz itibariyle tesettüre riayette eksiklik âyette verilen ölçüyü bilmemekle alakalı değildir diyebiliriz.

Yine de şunları eklemekte fayda görüyorum; elbette Katar Emiri’nin hanımı gibi saçları önden bir parmak açıp şalları yahut eşarpları boynu açık bırakacak şekilde yapınca çoğu zaman daha havalı görüntü elde ediliyor, ellerin üzerinde biten giysilerdense bileklerin yukarısında kalan kıyafetler daha ferah görünüyor ancak soru şu; amaç neydi?

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir