Kurban Olmak

Kurban Olmak

Kurban Olmak

Kurban nedir? En temel anlamıyla Allah’a yaklaşmak için kesilen hayvan. Arapçada kelime olarak yakınlığı yakın olmayı ifade etmekle beraber dini terminolojide, kendisiyle Allah’a yaklaşılan şeyi özelde ise Allah’a yakınlık sağlamak (kurbet) yani ibadet amacıyla belli vakitlerde belli cinsten hayvanları kesmeyi ve kesilen hayvanı ifade eder.

Kurban geleneği bütün dinlerin ana temasını teşkil eder, bakıldığında birçok dinde tapınılan kutsal varlığa bir şeyler sunma uygulaması görülmektedir. Cahiliye toplumunda da kurban adeti bulunmakla beraber bu (zayıf olarak) çocukların ve kölelerin putlara kurban edilmesi şeklinde; (yaygın olarak) ise putlara havanların kurban edilmesi şeklindeydi. İslam döneminde ise Cahiliye Arapalarınn kurban âdeti tevhid inancına aykırı özelliklerinden arındırılarak Hz. İbrahim’in sünnetine uygun bir şekilde ihya edilmiş ve zenginleştirilmiştir.

Kur’an’da hac ibadeti esnasında kesilecek kurbanlarla ilgili bazı hükümler yer alsa da dolaylı bir işaret hariç hac dışındaki kurban ibadetine temas edilmez. Kişilerin kurban kesme yükümlülüğü ve diğer kurban türleri hakkındaki hükümler Hz. Peygamber’in söz ve uygulamasıyla belirlenmiştir. Hz. Muhammed (sav)’in hicretin 2. yılından (624) itibaren kurban bayramlarında kurban kesmeye başlaması, hac ve umre esnasındaki uygulaması ve kurbanla ilgili çeşitli açıklamalarından oluşan zengin hadis rivayeti bu alandaki dinî geleneğin, fıkhî yorum ve değerlendirmelerin ana zeminini teşkil etmiştir.

“Rabbin için namaz kıl, kurban kes” (el-Kevser, 108/2)

“Kim imkânı olduğu halde kurban kesmezse bizim mescidimize yaklaşmasın’’ (Müsned, II. 321; İbnMâce, “Edâhî”, 2)

‘’Ey insanlar, her sene her ev halkına kurban kesmek vaciptir’’ (Ibn Mâ-ce, “Edâhî”, 2; Tirmizî, “Edâhî”, 18)

Kimler kurban kesmeli? İslâm’da zekât, fitre (sadaka-i fıtr) ve kurban gibi malî yönü bulunan ibadetlerle yükümlülük belli bir asgari zenginlik ölçüsüne ulaşmış olmaya bağlanmıştır. Dinen asgari zenginlik ölçüsü olarak belirlenen bu miktara “nisab” denir. Hanefî mezhebine göre kurban kesmeyi vacip kılan zenginliğin ölçüsü zekâtta ve fıtır sadakasında aranan zenginlik ölçüsüyle aynı olup kişinin borçları ve aslî ihtiyaçları dışında 85 gr. altına ya da buna denk bir paraya veya mala sahip olmasıdır. Klasik fıkıh doktrininin oluştuğu dönemde fazladan bu miktar malı olan kimsenin kurban kesme imkânına sahip olduğu düşünülmüş, ancak kurban nisabında zekâtta olduğu gibi bir yıl devam etmiş bir zenginlik olması şartı aranmayarak bayrama erişen kişinin o günlerde bu zenginliğe sahip bulunması yükümlülüğün doğması için yeterli görülmüştür. Böyle bir malî imkâna sahip her müslümanın akıl baliğ olması kaydıyla kurban kesmesi gerekir. Bu durumdaki kadın ve yetişkin çocuklar bizzat mükellef olmakla birlikte kocası veya babası bunlar adına -hibe yoluyla- kurban keserse o da yeterli olur.

Kurbanlık Hayvanın Kesimi ve Diğer İşlemler: İbadet amaçlı olsun veya olmasın eti yenen hayvanların kesiminde aranan kurallar ana hatlarıyla aynıdır. Hayvan, kesim yerine incitilmeden götürülür, kesilecek zaman kıbleye karşı ve sol tarafı üzerine yatırılır. Elinden geldiği takdirde her mükellefin kurbanını kendisinin kesmesi menduptur değilse bir başkasına vekâlet verip kestirir. Kurbanı kesecek kimsenin müslüman olması tercihe şayandır; erkek, kadın, yetişkin, çocuk farketmez. Ehl-i kitabın kestiği dinen helâl olduğundan yahudi ve hıristiyanlara da kesim yaptırılabilir. Kurban sahibinin kesim esnasında orada hazır bulunması müstehaptır. Hayvan yere yatırılırken; “Yüzümü gökleri ve yeri yaratan Allah’a, O’nun birliğine inanarak çevirdim. Ben müşriklerden değilim’’ (6/79), “Benim namazım, ibadetim (kurbanım), hayatım ve ölümüm hep âlemlerin rabbi olan Allah içindir. O’nun ortağı yoktur. Bana böyle emrolundu ve ben Allah’a teslim olanların ilkiyim’’ (6/ 162-163) mealindeki âyetleri okur ve kabulü için Allah’a dua eder. Daha sonra da tekbir ve tehlîl getirir.

Kurbanı kesen kimse hayvana eziyet vermemeye dikkat etmeli, bıçağı hayvana göstermemeli ve keskin bıçak kullanmalıdır. Sağ eliyle tuttuğu bıçakla hayvanı keserken “bismillâhi Allahüekber” der. Kurbanı vekilin kesmesi halinde kurban sahibi de besmeleye iştirak eder. unutması halinde kurban kabul edilir ancak kasıtlı olarak besmele çekmiyorsa Ebu Hanife o hayvanın etinin yenmeyeceğini söyler.

Bu şekilde teorik bilgileri verdikten sonra şunları söylemek istiyorum. Allah’ın bizden istediği şeyler emirler ve yasaklar, ibadetler ‘hikmet’ alanına girer dolayısıyla onu bir şey ile sebeplendirmeye çalışmak yerine tam bir teslimiyet içinde gerçekleştirmemiz gerekmektedir. ‘Allah benden bunu yapmamı istiyor o halde bir sebebe gerek yok, bir itirazım da yok’ demeli. Kurban ibadetini yerine getirirken hayvan kesmek katliam illa yardım edeceksek bunu başka yollardan da yapabiliriz gibi yaratıcıya akıl öğretmeye kalkışmamak gerekir. Hele maddi durumu elverebilecekken, yılda defalarca tatile gitmesine yahut lüks olan ne varsa kullanmasına rağmen kurban kesmeye gelince imkanım elvermiyor demek sadece kendini kandırmaktır. Kur’an-ı Kerîm’de de buyrulduğu gibi bizi Allah’a yaklaştıracak olan şey teslimiyet ve takvadır.

Bir de düşünmeli Hz. İbrahim’in yerinde ben olsam çocuğumu kurban edebilir miydim?

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir