Kuran Okumanın Kalbe Faydası Nedir?

Kuran Okumanın Kalbe Faydası Nedir?

Kur'an-ı Kerim

Kur’ân-ı Kerim okumanın fazileti nedir? Kur’ân-ı Kerim okumanın insan üzerinde ki maddi ve manevi etkileri nelerdir? Kur’ân-ı Kerim okumanın fazileti ile ilgili hadis-i şerifler neler?

Ebû Ümâme radıyallahu anh, ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i:

Kur’an okuyunuz. Çünkü Kur’an, kıyamet gününde kendisini okuyanlara şefaatçı olarak gelecektir” buyururken işittim, demiştir.

(Müslim, Müsâfirîn 252.)

Kur’an okumanın sevabı

İbni Mes’ûd radıyallahu anh‘den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kim Kur’ân-ı Kerîm’den bir harf okursa, onun için bir iyilik sevabı vardır. Her bir iyiliğin karşılığı da on sevaptır. Ben, elif lâm mîm bir harftir demiyorum; bilakis elif bir harftir, lam bir harftir, mim de bir harftir.”

(Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’ân 16)

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillâhirrahmânirrahîm

“…Eğer Sana gelen bu ilimden sonra, onların arzularına uyarsan, (işte o zaman) Allah tarafından Sen’in ne bir dostun ne de bir koruyucun vardır.”

(Ra‘d, 37)

Kur'an Okumanın Kalbe Faydası

Kuran Okumanın Kalbe Faydası

Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:

“Kur’ân okuyunuz… Çünkü Allah, içinde Kur’ân bulunan bir kalbe azab etmez…”

(Dârimî, Fedâilü’l-Kur’ân, 1)

Mevlânâ Hazretleri ne güzel buyurmuştur:

Kur’ân’ın nûru, zerre zerre Hak ile batılı ayırt eder; bize gösterir.

“Huşû ve ihlâs ile, cân u gönülden, Kur’ân-ı Kerîmʼi okur, ona sığınırsan, peygamberlerin ruhları ile âşinâlık peydâ edersin. Kur’ân, peygamberlerin hâlleridir.”

Peygamber (sav) Efendimiz’in hayatına baktığımız zaman, ilahi emaneti yüklendiği andan Yüce Dost’una kavuşuncaya kadarki bütün günlerini, ümmetini Kur’ân kültürü ile yetiştirebilmenin gayret ve hizmeti içinde geçirmiş olduğunu görürüz.

Enes (ra)’ın anlattığına göre Ebû Talha (ra) bir gün Peygamber Efendimiz’in yanına varmıştı. Rasûlullah (sav)’in ayakta Ashâb-ı Suffe’ye Kur’ân öğrettiğini gördü. Allah Rasûlü, açlıktan iki büklüm olan belini doğrultmak için karnına taş bağlamıştı. İşte Rasûl-i Ekrem Efendimiz ve ashabının en mühim meşguliyeti, Allah’ın kitabını öğrenip öğretmek, anlayıp anlatmaktı. En büyük arzu ve iştiyakları da Kur’ân’ı tekrar tekrar okumak ve dinlemekti. (Ebû Nuaym, Hilyetü’l-Evliyâ, Beyrut 1967, I, 342)

Gönüllerimizin, içinde hiçbir hayat emaresi görülmeyen kurak bir çöl haline gelmemesi için, bizlere en büyük ilahi emanet olan Kur’ân’ı okumak, anlamak ve yaşamak suretiyle daima baş tacı etmemiz gerekmektedir. O’na karşı vazifelerimizde ihmalkarlık göstermek ve ona lakayt kalmak, ebedi hüsranın en dehşetli sebeplerinden biridir. Bu itibarla, merhum Âkif’in şu beytindeki ikazı hatırımızdan çıkarmamamız gerekir:

İnmemiştir hele Kur’ân bunu hakkıyla bilin,

Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için!..

Unutmayalım ki, Kur’ân’dan uzak bir hayat, bir ebediyyet intihârıdır ve Kur’ân’sız bir insan, canlı bir mezar gibidir.

Kaynak: Altınoluk Dergisi, 2g1d Hizmeti, İslam ve İhsan

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir