Değişen Eğitim Sistemiyle Çocukların Kaygısını Azaltma Yolları

Değişen Eğitim Sistemiyle Çocukların Kaygısını Azaltma Yolları

Yeni Eğitim Sistemi Öğrenci Psikolojisi

Kaygının en temel iki sebebi beklenti ve belirsizliktir. Belirsizlik ve beklentinin bir araya gelmesi, kişinin yarınla ilgili endişelerini arttıracaktır. Kaygı sadece yetişkinlere özgü bir durum da değildir. Bugünün çocukları da en az yetişkinler kadar kaygılı..

Çocuklardaki kaygının pek çok sebebi olabilir: anababa tutumları, sosyoekonomik yapı, gelenekler, cinsiyet, yaş, vb. Okul dönemini kapsayan 6-12 ve 12-18 yaş çocuklarında ise bu kaygının asıl sebebi sınavdan kaynaklanıyor.

Yeni Eğitim Sistemi Öğrenci Psikolojisi

Sınavın Kendisi Bir Kaygı Unsuru Mu?

Esasen sınav, kaygı yaratan bir unsur değildir. Sınav kaygısının asıl sebebi ezberci eğitim anlayışıdır. Sınav soruları, ezberci ve şekilci bir yapıdan uzaklaştığı takdirde çocukların sınav kaygısında da azalma olacaktır. Çünkü ezberci eğitimde çocuk ne kadar çalışırsa çalışsın, kendisini hep bir yetersiz hissetme duygusu yaşar. Ancak soruların yapısının ezberden uzaklaşması, çocukların sınav konusundaki kaygılarını da mutlak surette azaltacaktır. Çocukların ve ana-babaların, sınavı, yaşamlarının en belirleyici faktörü olarak da görmeleri kaygı nedenlerinden biridir. Çocuk varını yoğunu sınava bağladığı noktada kaygısını kontrol edememeye başlar.

Sınav kaygısının bir başka sebebi de başarısızlık korkusudur. Başkaları tarafından başarısız olarak yaftalanmak, çocuklar için oldukça hassas bir konudur. Bu yaftalamayı bazen ebeveynler yapar, bazen arkadaşlar, bazense öğretmenler. “Hayatta başarılı ve mutlu olabilmek için sınavı kazanmaktan başka yol yoktur, Mutlaka kazanmalıyım, kazanmazsam kimsenin yüzüne bakamam, Sınav benim kim olduğumu gösterir, yetersizim, hiçbir şey yapamayacağım” çocuklarda değişmesi amaçlanan başlıca inançlardır.

Yeni Eğitim Sistemi Öğrenci Psikolojisi

Çocuklarda Kaygıyı Azaltmak İçin Neler Yapılmalı?

• Kaygıyı yok etmeye çalışmayın! Kaygı, insanın yaşama devam etmesi için bir gerekliliktir. Bu nedenle çok az kaygı veya çok yüksek kaygı düzeyi, kişinin başarısını ve performansını olumsuz etkiler. Amaç, kaygıyı ortadan kaldırmak değildir. Amaç, kişinin kontrollü bir kaygı düzeyinde olması yani kaygısını kontrol edebilmesidir.

• Zaman yönetimi konusunda çocuklara yardımcı olun! Pek çok öğrenci sınava hazırlanmak için yeterince zaman ayırmadığını düşünür. Bu nedenle de sınav saati yaklaştıkça panik içerisinde hazırlıklarını devam ettirmeye çalışır. Girilecek sınava hazırlanmak için gereken süreyi ayarlamak çocukların daha sakin bir şekilde hazırlanmasına ve sınav anında kendini daha rahat hissetmesine yardımcı olur. Çocukların aynı anda birçok şeyle ilgilenirler ve zamanlarını organize etme konusunda zorluk yaşarlar. Onların bu beceriyi kazanması için yetişkinlerin destek olması önemlidir. Ancak burada çocukların sosyal ihtiyaçları göz ardı edilmemelidir. Sonuç olarak eğer zaman yönetimi konusunda zorlandıklarını gözlemliyorsanız ona yardımcı olmaya çalışın.

• “Sınavlar öğrencinin kişiliğini değil, bilgisini ölçer.” prensibini unutmayın. Sınavın bilgi yerine kendi kişiliğini değerlendirdiğine inanan çocuklar daha fazla kaygılanır. Bu şekilde yapılan bir değerlendirme beden kimyasında birtakım değişikliklere yol açar. Ortaya çıkan kaygı, akıl yürütme ve soyut düşünme yönündeki zihinsel faaliyetleri bozar. Bu etkileri nedeniyle sınava yüklenen anlam, performansın düşmesine neden olan en önemli faktörlerden biridir. Kendini sınav sonucuna göre “yetersiz” ve “değersiz” gören bir çocuğun mutsuz olacağı ve öz güveninin düşeceği, buna bağlı olarak da gireceği sınavlara yönelik korkusunun artacağı açıktır. Çocuklara, girdikleri sınavın sonucu ne olursa olsun değerli olduklarının hissettirmek sanıldığı kadar zor olmayacaktır.

• Sonuçtan bağımsız olarak gösterilen çabayı takdir edin! Çaba, zeka ve yetenek gibi değişim sağlanması mümkün olmayan özelliklerden farklıdır. Çünkü çaba artırılabilir ya da azaltılabilir. Sınava hazırlanmak için elinden geleni yapan buna karşı sınavdan beklentisinin altında sonuç alan bir çocuk, ailesinden ya da öğretmeninden sadece eleştiri alırsa kendini çaresiz hissedecektir. Bu nedenle öncelikle gösterdiği çaba için takdir edilmeli ve sonrasında yaşanan soruna odaklanılmalıdır. “Ne yaparsam yapayım olmuyor” diye düşünen bir çocuk, sonraki sınavlar için motivasyonunu kaybedecek ve daha az çaba göstermeye başlayacaktır.

• Geçmişte gösterilen başarıları hatırlatın! Sorun yaşanmaya başlamadan önceki başarıları hatırlatmak çocukların motivasyonunu yükseltecektir. Bu süreçte çocuğun hangi özelliklerinin başarısına katkıda bulunduğuna vurgu yapmak hissedilen çaresizliği azaltacaktır. Sahip olduğu olumlu özelliklerin çevresi tarafından da fark edildiğini gören çocuk kendini daha güçlü hissedecek ve sorunuyla daha rahat başa çıkacaktır.

• Sosyal becerilerini destekleyin! Okulun başlamasıyla beraber, çocuklar vakitlerinin büyük kısmını akademik beceriler kazanmaya ayırır. Özellikle 6. sınıftan itibaren başlayan yıl sonu sınavları, hafta sonlarının dershaneye ayrılmasına neden olmakta ve çocukların arkadaşlarıyla geçirdiği vakitler gittikçe azalmaktadır. Ayrıca spor, sanat ve diğer uğraşılara ayrılan zaman da kısıtlanmaktadır. Çocukların çok yönlü bir gelişim göstermesini olanak sağlamak uzun vadede ortaya çıkabilecek kötü alışkanlıkların engellenmesinde bu tür etkinliklerin büyük önemi vardır. Okulda yaşanan stresle başa çıkabilmesi ve kendini geliştirebilmesi için çocukların bu tür etkinliklere zaman ayırması bir kayıp değil tam tersine öğrenme sürecini de olumlu etkileyecek bir kazançtır.

Türkiye açısından düşünüldüğünde, sınavsız bir eğitim uygulaması yapmak çok inandırıcı görünmüyor. Sınav olabilir ancak sınavın şekli, soru yapısı çocuklarda kaygı yaratmayacak ve nitelik olarak da gerçek başarıyı ve performansı ölçecek bir formatta olmalıdır. Aileler, öğretmenler ve toplum da bu süreci desteklemelidir.

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir