Çocuğumuzun Başarılarıyla Gurur Duymamız Yanlış mı?

Çocuğumuzun Başarılarıyla Gurur Duymamız Yanlış mı?

Övgü ve Alkış

Medh övgü, medih ise yapılan güzel işlerden dolayı dil ile yapılan övgü. Medhin zıttı zemmdir. Zemm birinin aleyhinde kötü sözler söylemek ve onun çirkin, eksik hallerini ortaya dökmek demektir.

Medhe lâyık kimseleri medhetmek, toplum arasında faziletin ve kemalin artmasına neden olabileceği gerekçesiyle hoş görülmüş ve hatta teşvik edilmiştir. Ancak medhe lâyık olmayan kişileri medhetmek, oldukça çirkin bir davranıştır.

Bir kişiyi medhederken, medhedenin dikkat etmesi gereken bazı noktalar vardır. Bunlar; övgüde fazlaya kaçıp sözü yalanla bitirmemeli; söylenen sözün içine riya karışmamalı; zalim ve alçak kişileri övme yoluna gitmemelidir.

Çocuğun Başarılarıyla Gurur Duymak

Çocuğu Övmek

Çocuğumun başarılarıyla gurur duymam ve başkalarının yanında ondan övgüyle bahsetmem doğru bir davranış mı? 

Çocuğunuzun olsun, diğer sevdiklerinizin olsun başarılarıyla gurur duymanız ve bunu da onlara hissettirmeniz elbette ki yanlış değildir. Yeter ki her konuda olduğu gibi bunda bir abartı olmasın ve gelen her iyiliğin Allah’tan olduğunu bilelim ve bunu da dile getirip elhamdülillah diyelim.

Bir sevdiğimizin başarılı olmasını başkalarının yanında dile getirmek meselesi ise biraz daha dikkat gerektirir. Şayet karşımızdaki kişi çocuğumuzun başarılarıyla sevinecek, Maşallah diyecek ve bu başarılarda da az/çok payı olan bir kişi ise kendisine bahsettirmemizde sakınca yoktur. Ancak o kişi kendi çocuğu ile sorun yaşıyor veya çocuğu yok ise, nispet yapar gibi bu başarıları onun yanında zikretmemiz doğru olmayacaktır. Herhangi bir konuda hakiki başarının da sadece Allah rızası doğrultusunda yapılan işlerde olduğunu da hiç unutmayalım.

Övgüde Ölçü

Övgüde Ölçü

Sevgi, övgüyü celp eder. Yapılan bir medih, ölçülü olmazsa, övülen şahıs üzerinde menfi bir tesir icra eder. Aşırı övgü, muhatabının üzerinde bazen kibre, bazen da riya ve gösteriş hevesine sebep olur. Övülmeye alışmış olan kimseler, kendilerinin medh edilmelerini arzu ederler ve halkın arasında kendisini vicâhen medh edenleri mükafatlandırarak maksatlarını açığa koymuş olurlar. Bu işi sanat haline getiren “meddah”, elde edeceği mükafatı artırmak için, muhatabının hoşlanacağı lafları söyleyerek gününü gün etme yolunu tutar.

Bir kimseyi kendisinde mevcut haslet ve üstünlükler ile öven kimsenin sözü doğru olsa bile yaptığı hareket doğru değildir. Zira muhatabında gizli bulunan “kendini beğenme” hastalığını açığa çıkarmış olur. Neticede, yıllar boyu yaptığı ibadetlerin ve hayırlı işlerin sevap harmanlarını “riya” ateşi ile yaktırmış olur.

Ashabtan biri, Allah Resûlünün (s.a.v.) huzurunda bulunan bir şahsi, yaptığı bir hayır sebebiyle övmüştü. Hak ve hakikat istikametine ışık tutan Peygamber (s.a.v.),

“Yazık sana! (sanki) Sen, arkadaşının boynunu kestin.”

(Müslim, 8/227) buyurdu.

Dinimizde Övünmek

Dinimizde övünmek, haramdır. Bir kimse, kendindeki iyilikleri, nimetleri, kendinden bilirse, Allah Teâlâ’nın verdiğini düşünmezse, bu hal, övünmek olur. Ayrıca başkalarının sevgisine ve onların övmelerine kavuşmak için, dünya işleri ile, onlara iyilik yapmanın, riya olduğu ve iftihar için yani gösteriş, övünmek için yapılan davetlere gitmenin de câiz olmadığı, kitaplarda yazılıdır. Ancak bir kimse, eline geçen bu nimetlerin Allah Teâlâ’dan geldiğini bilir, kendinin kusurlu olduğunu düşünürse, o zaman bu hal, şükür olur. Hadis-i şerifte;

“Allah Teâlâ’nın verdiği nimetleri bildirmek, bunlara şükretmek olur.”

buyurulmuştur.

Övünmeyeceğiz, tevazu göstereceğiz diye Allah’ın nimetlerini inkar etmeyeceğiz. Bazen tevazu küfran-ı nimettir. Bu açıdan bazen tevazu, nimetleri inkar etmek anlamına gelebilir. Bazen de tahdis-i nimet, yani nimetleri sayıp dökmek iftihar ve gurur vesilesi olur. Bu durumun tek bir çaresi vardır: nimetler konusunda ne nimetleri inkar edelim ne de iftihar ve gurur olsun. Allah’ın bize bahşettiği nimetleri sayıp, fakat sahiplenmeyerek, Allah’tan geldiğini tekrar edip şükrümüzü artırmak gerekir. İşte her nimet için, “Elhamdulillah, bu nimeti bana Allah verdi.” dersek, hem nimeti inkar etmemiş, hem gurura girmemiş hem de şükür vazifemizi yerine getirmiş oluruz.

Kaynak: Sorularla İslamiyet

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir