Ümran…

Ümran…

Ümran ve Halep

Halep…

Suriye’de bir kent, Halep. Halep Arapça’da “taze süt” anlamına geliyor. Yıllar boyunca Osmanlı İmparatorluğunun en önemli şehirlerinden biri olarak varlığını sürdürmüş. Halep öyle bizden olmuş ki, zaman içinde Türkçe’de “İşte Halep İşte Arşın” diye bir deyim bile hasıl olmuş. Kerem, Aslı’nın ateşiyle Halep’te yanıp kül olmuş, Aşık Emrah sevdiğini Halep’te aramış, Aşık Ömer’in kalemi “İşte geldim gidiyorum, şen olasın Halep şehri” diye diye Halep’i yazmış. Pek çok tarih kitabında “Doğunun Kraliçesi” diye anılmış Halep. Mimar Sinan ilk camiyi Halep’te yapmış. Mevlana Celaleddin Rumi, Halep medreselerinde eğitim almış. Halep yıllarca Bursa ve İstanbul’un en önemli dokuma merkezi olmuş. Nazım Hikmet, çocukluğunun bir kısmını Paşa dedesiyle birlikte Halep’te geçirmiş. Velhasıl-ı kelam Halep her daim güzelliklerle anılan bir şehir olmuş. Mış, muş… Bugün Halep’ten ve Halep’e ait güzelliklerden bahsederken maalesef zorunlu olarak -miş’li geçmiş zaman kullanmak durumunda kalıyoruz. Çünkü geçmişin medeniyetiyle, ilmiyle o parlak şehri bugün artık ışık saçmıyor dünyaya. Bugünün insanları içinse Halep çoktan sönmüş bir yıldız ve sızıyla kanayan bir yara. Bana sorarsanız Halep, Ümran’ın gözlerinde taşıdığı dünya…

Ümran ve Halep

Ümran…

19 Ağustos tarihinde bir fotoğraf düştü ekranlarımıza. Fotoğraf, Suriye’nin içinde bulunduğu iç savaşta bombalanan Halep’ten ve fotoğrafta 5 yaşlarında Suriyeli küçük bir çocuk. İsmi Ümran. Ümran Dakneş. Ümran, Halep’te bombalanan evlerinin enkazından çıkarılmış. Düşünsenize, Ümran henüz 5 yaşında ve hava bombardımanı nedeniyle yıkılan enkazdan çıkarılmış. Filmlerde izlesek mübalağalı bulacağımız durumların en gerçek halini yaşamış. Üstü başı toz toprak. İsmi Dr. Muhammed olarak anılan bir cerrah, Ümran’ın yaşadığı fiziksel ve psikolojik travmayı bir nebze olsun dindirme gayretinde. Bir sandalyeye oturtmuşlar Ümran’ı. Ağlamıyor. Gözünden bir damla yaş bile akmıyor. Üstelik her şeye rağmen, hiçbirimizin hayatımız boyunca belleğimizden silemeyeceğimiz mağrur gözlerle etrafına bakıyor. Başından akan kanın farkında bile değil. Belli ki şokta. Belli ki ne olup bittiğine dair hiçbir fikri yok.

Doktor Muhammed, Ümran’ı şöyle anlatıyor: “Ümran, tam bir şok halindeydi. Olanların şaşkınlığını yaşıyordu. Alnındaki yaradan dolayı yüzü kana, vücudu da toza bulanmıştı. Kan da toza karışmıştı. Hava bombardımanından önce muhtemelen Ümran evinde güvenle oturuyordu, belki de uyuyordu. Sonra evi başına yıkıldı. Biz onu tedavi ederken çığlık atmıyordu, ağlamıyordu, şok halindeydi.”

Fotoğraf uzun uzun bakın. Ümran’ın gözlerinde korku ve metanet, şaşkınlık ve sükunet var. O küçücük yaşında, omuzlarında muhatabı olmadığı bir savaşın acısı var. Olmaz olsun diyor insan. Bir çocuk, o masum gözlerinde ve de kalbinde onca acıyı nasıl taşır diye isyan ediyor insan.

Ümran ve Halep

Dünyanın Bütün Çocukları

Dünyadaki bütün acılar, bu acının orta yerinde toplanıyor sanki. Ümran ve Ümran gibi çocuklar aklıma düşüyor. Anlamsızca devam eden bu şiddet kasırgasına bunca mazlum kadın, çocuk, bebek nasıl dayanıyor, nasıl katlanıyor diye soruyor insan? Bize, olanları düşünmek bile ağır gelirken, bu masum insanlar nasıl ayakta duruyor? Korkunç. Nereden bakarsanız bakın dram. Telafisi yok. Tesellisi yok. Bu savaşı durdurmak için elimizden gelen hiçbir şey yok. Ama bu ölümler artık durmalı. Suriye halkı, kendi topraklarında güvenle yaşamayı, tüm diğer halklar gibi hak ediyor. Bu hakkı gasp etmeye ise hiç kimsenin hakkı yok.

En kötüsü de dünyada yapılan tüm savaşların temelinde para, silah, petrol var yani maddi menfaatler var. Bizler Ümranları, Ahmetleri, Ayşeleri, Mehmetleri, kapitalizmin dişli çarklarında parçalıyoruz. Kim güçlüyse o kazanıyor. Çünkü artık haklı olmak, eğer güçlü değilsen, kimsenin umurunda olmuyor. Varsa yoksa daha fazla petrol, daha fazla para ve bu uğurda yaşamını yitiren Ümranlar, Ahmetler, Ayşeler, Mehmetler hem Avrupa için hem ABD için hem de pek çok İslam ülkesi için sadece bir teferruat.

Ümran ve Halep

Bayındır, Şen Çocuklar

Ümran’ın isminin anlamı bayındır ve şen demek. Ümidimiz odur ki Halepli Ümran, acının simgesi olarak değil; bayındır, bahtiyar, şen çocukların temsili olarak hafızalarımızda baki olsun. Bizler Ümran’ı ve diğer çocukların savaşlar nedeniyle yaşadıklarını hiç unutmayacağız. Ancak bazıları da olacak ki, onları hiç hatırlamayacaklar!
Çocukların güldüğü bir dünya olsun.

Sevgilerimle

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir