Sosyal Medya Epidemiği

Sosyal Medya Epidemiği

Sosyal Medya Epidemiği

Sosyal medyanın negatif etkilerinin var olduğunu kabullenen ama faydalarının da olduğuna inananlardanım. Eskiden sadece televizyon, radyo, ve gazetelerden takip etmekle yetindiğimiz haberleri artık flaş haber olarak bütün sosyal medya platformlarında simültane olarak görebiliyoruz. Devamlı televizyon karşısında olamamıza rağmen, an be an haberleri cep telefonumuzdan takip edebilme imkanımız var. Dünyada olan biten her kötülükten saniyesi saniyesine haberimiz oluyor. Bu tabii ki hem iyi hem de kötü. Başımızı gazeteden kaldırsak Facebook‘ta aynı fotoğrafları görüyoruz, Facebook hesabımız yoksa Instagram ve Twitter‘da görüyoruz. Güzel bir güne uyanalım derken dünyanın her yerindeki acılar peşimizi bırakmıyor. Evet, insanı ruhsal olarak çok yoruyor bu manzaralar. Kalbimizdeki ağırlığı artık bedenimiz taşıyamıyor.

Sosyal medya kullanıcıları olarak hepimiz bir salgına kapılmış gidiyoruz. Viral bir enfeksiyon gibi. Virüsler bir taşıyıcı bulup ona kenetlenip, orada çoğalıp, yayılırlar ya işte sosyal medya da böyle. Biz haber taşıyıcısı oluyoruz. Çoğu zaman bu haberi paylaşsam mı, paylaşmasam mı diye düşünüyoruz. Bir çoğumuz paylaşma sorumluluğu hissettiğimiz için paylaşıyoruz. Ama bazılarımız siyasi ve dini konulara hiç girmemeyi, hep iç açıcı konulardan, moda gibi eğlenceli, insan ruhunu mutlu eden başlıkları, resimleri paylaşmayı tercih ediyoruz.

Sosyal Medya Epidemiği

Bu sağlanması zor bir denge aslında. Çok sayıda takipçisi olan hesaplardan takipçilerin beklentileri oluyor. Bu aralar internet haberlerinde örneğin bu tarz başlıklar yayınlanıyor: “X isim twitterdan bakın terörü nasıl lanetledi”, “Y isim bakın bu haftaki programı hassasiyetinden dolayı yayınlamamaya karar verdi” şeklinde başlıklar görüyoruz. Ya da, “Z isim bakın hiç bir hesabında bayrak resmi paylaşmadı, terörü lanetlediğini de ifade etmedi. Terörü destekliyor olmalı” gibi.

Türkiye’deki sosyal medyada farklı bir kültürel, sosyolojik, psikolojik dinamik var. Üzülüp bir şey yazsanız sorun, yazmasanız sorun. Zor günlerden geçtiğimiz doğru. Hassas bir dönem olduğu için hepimizin dikkat etmesi gerektiği de doğru, ama bir klavyenin arkasına saklanıp kimliksiz insanların etrafa saldırmasının da bir çözüm olmadığını düşünüyorum. Birlik, beraberlik teröre karşı dimdik durmak tabii ki önemli, ama ne yazık ki, Instagram’da profil resminizi bayrak resmine değiştirmekle çözülmüyor sorun. Haberler insanları gerdikçe insanlar bir saldırgan tavra giriyor sosyal medyada.

Sosyal Medya Epidemiği

Eskiden sadece gazeteciler hep gündemle iç içe oldukları için gündemden yoruluyorlardı ama artık sosyal medya kullanıcıları olarak bizlerde birer sivil gazeteci olduk. Dünyanın haberlerinin yükünü taşıyoruz. Bulaşıcı bir paylaşım enfeksiyonuna kapılmışız. Paylaşana sanki ödül veriliyor, paylaşmayan da azarlanıyor.

Bizim viral taşıyıcılar olarak bir sorumluluğumuz var, hangi haberi paylaşıp, hangi haberi paylaşmayacağımıza, hangi haberin önem taşıdığına, hangi haberin önem taşımadığına karar vermemiz gerekiyor. Bu kararlarımızı çoğu zaman kişisel tercihlerimiz bazen de markasal, kamusal kimliklerimiz şekillendiriyor.

Sosyal Medya Epidemiği

Geçenlerde bir gazetecinin stilist olan bir hanımefendinin sayfasında paylaştığı fotoğrafa yaptığı yorumu, ve stilistin ona verdiği cevabı (gazetecinin paylaşması üzerine) gördüm. Gazeteci stilistin gündemi umursamadığını ima ederek stilistin yaptığı bir kombin paylaşımının altına diyor ki “Bu da terör kombininiz mi?”. Stilist hanımefendi de hanımefendiliğini unutup sinirden “Ne saçmalıyorsun sen salak” diye cevap veriyor. Şimdi merak ediyorum, bu iki yorumun kime ne faydası oldu?

Ramazan bayramının ilk günlerine terör haberleriyle girmiştik. Hepimiz çok üzülmüştük ve üzülmeye devam ediyoruz. Gündem durulduktan sonra kişisel Instagram hesabımda ablalarımla beraber çektiğimiz bayram hatırası olan bir resmi paylaşmıştım. Tatilde çekilen bu resim için, işitmediğim azar kalmadı. Halbuki ben paylaşım yaptığım zaman bayram değildi ve ben Türkiye’de değildim. Paylaşımı yaptığımda yurt dışından Türkiye’nin gündemini ne kadar takip etmeye çalışıyor olsam da sosyal medyanın ruh halini bilememişim demek ki.

Sosyal Medya Epidemiği

İki gün önce Balçiçek İlter, Instagram hesabında bir paylaşım yaptı. Paylaşımında şu ifadeleri kullandı: “Buraya yazdıklarımdan ruh halim hakkında çıkarım yapanlar var. Ben ulusa sesleniş yapmıyorum. Kafa dağıtıyorum. Bilginize.”

Zaten 7/24 gündemin içinde olan bir gazeteci olarak, Instagram’ı deşarj olmak için kullanması yadırganacak bir şey değil diye düşünüyorum. Sosyal medya platformu ne zaman sosyal mahkeme salonuna dönüştü, açıkçası merak ediyorum. Ayrıca, sosyal medyanın da bir adabı olduğunu ve yorumlarımızı insanlara saldırmadan, kırmadan entelektüel bir şekilde yapabileceğimizi de düşünüyorum.

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir