Sen Kimin Yanındasın?

Sen Kimin Yanındasın?

Esra Demir Sen Kimin Yanındasın?

Bir millet direniyor Mısır‘da ve gözleri köreliyor insanlığın. Kör demiyorum dikkatinizi çekerim. Köreliyor… Bile bile göz yumuluyor ve tepkisiz kalınıyor… Yaşım gereği fazla tecrübeye sahip olamasam da biliyorum ki önceleri daha duyarlıydı insanoğlu. Bir yerlerde bir mazlumun canı yandı mı zalime beddualar yağardı. Bir olunurdu, birlik olunurdu…

Öncelikle belirtmek isterim ki ben herhangi bir siyasi partinin veya cemaatin sempatizanı değilim. Tabi olduğum tek yol var o da Allah’ın ve Resul’ünün yoludur. Buna istinaden bakış açım naçizane Hakk’ın yolundandır. Bu yolda olmayıp dünyanın gafletinde boğulmak üzere olan Müslüman kardeşlerim ise derin yaradır içimde. Bir siyasi görüş uyuşmazlığı uğruna insanlığın avuçlarımızdan kayıp gitmesi, halimize acımaktan başka bir duygu uyandırmıyor bende. Önceden daha duyarlıydık dedim ya, örneklendirecek olursak 2010 yılında Haiti’de bir deprem meydana gelmişti. Binlerce insan öldü. Zaten fakir olan ülkede binlerce insan evsiz ve aç kaldı. Haliyle ‘insanlık’ namına neredeyse bütün dünya yardıma koştu. Türkiye’den de imkan dahilinde her türlü yardım yapılırken, ünlüler Haiti için konserler vermiş hatta özel televizyon kanallarında da yardım kampanyaları başlatılmıştı. Velhasıl birlik olunmuştu. Hem de Müslüman olmayan bir ülke için. Nasıl oldu bu? Çünkü işin içinde siyaset yoktu, oraya yardım ettiğinde dahil olacağın bir sınıf yoktu. Bir yerde insanlar depremle öldü, diğerinde insanlar, insanlar tarafından öldürülüyor. Ama ölüm her yerde ölümdür. Sadece bu bakış açısı bile vicdanları harekete geçirmeye yetmeli aslında.

Birkaç ay önce ülkemizde yaşananlar, malumunuz. Ve ne yazık ki bu öyle bir döneme denk geldi ki kıyas yapmadan duramıyor insanlar. “Bizim 5 canımız gitti sesiniz çıkmadı, oradaki insanlardan bize ne” mukayesesi akıl alacak türden değil. Davalar farklı, ölümler farklı, zulüm farklı ve savunma farklı. Ancak belli bir zümre var ki bakış açıları hep aynı. Öyle bir bölünmüşlük mevcut ki, Müslüman’ın tek düşmanı kafirler olması gerekirken, biz kendi kendimizi, Müslümanlığı kendi içimizde bölmüş durumdayız. Bölmek bile hafif kalır, birbirimize nefret duymaktayız. Bugün bir Hıristiyan’a ya da Yahudi’ye bile iyimser yaklaşırken, birbirimize yobaz ya da çapulcu yaftasıyla burun kıvırıyor ve hatta hakaret ediyoruz.

Öyle ya da böyle gelinen durum vahim, herkes bunun farkında. Herkesin kendi fikridir, saygı duymamak ne haddimize. Ancak bu kaos içerisinde ayrılan fikirlerimiz mi yoksa dini inançlarımız mı buna cevap bulamıyorum. Çünkü Allah “Mü’minler ancak kardeştirler.”(Hucurat-10) buyuruyor. Ayete, Allah’ın hükmüne ideolojik yaklaşmak nasıl bir tutumdur? Ülkemizde yaşanan olaylar da elbette ki üzücüydü. Burada ölenler de birer annenin evladıydı, onlar da candı. O veya bu uğruna, orada veya burada. Ölümün nasıl ve ne şekilde olduğu önemli değil, her ölüm acıdır bir bakıma. Ama zulmetmek farklıdır, öldürmek farklı. Özellikle Türkiye’de ardı arkası kesilmeyen olaylar, cinayetler, tecavüzler ne yazık ki var aksini iddia etmiyorum. Hatta basitçe örneklendirecek olursak bir taraftarın ölümü gündemdeydi bir ara veya tecavüze uğradıktan sonra öldürülen kızlarımızın sayısı belli değil. Bunlara da kan ağladı içimiz. Hiç biri “iyi oldu şunu şunu yapmasaydı o da” dedirtmedi bizlere. Ama Mısır’daki zulüm gibi değildi hiç biri. Ne gezi parkı olaylarındaki ölümler ne de diğerleri.

Madem bir mukayese yapılacak buyurun yapalım. Burada tomaya karşı direndi insanlar, orada gerçek silahlara, tanklara direniyor. Buradakilerin elinde içki şişeleri vardı, oradakilerin elleri semaya uzanıyor. Buradaki direnişte oyunlar, eğlenceler düzenleniyordu, orada Kuran okunuyor. Burada bir müdahale olduğunda karşılık veriliyordu polise, oradakiler namazdayken ölüyor. Bence eğer bir mukayese yapılacaksa bu kalplerin içinde olmalı. Vicdanlar sorgulanmalı ve iman şuuru yoklanmalı. Zira hiçbir gerekçe Mısır’daki şehitlere sövmeyi haklı kılamaz. O şanlı direnişin sembolü olan RABIA’yla dalga geçilecek duruma gelmişse bir kesim, burada sorgulanması gereken tek şey imandır. Nasıl veya kim tarafından olduğu ilgilendirmiyor beni ama yüzlerce çocuk ölüyorsa Suriye’de kimse “aman onlar deneyden ölmüş, zehirlenerek değil” savunmasını kabul ettiremez bana. İnsanlar değil katledilen, insanlıkmış, bizler Mısır’daki kardeşlerimiz gibi şehadet mertebesine erişemedik fakat bunu öğrendik.

Bir konuya açıklık getirmek isterim ki ölmek kolaydır, ama şehit olmak, şehadet mertebesine ulaşmak meseledir. Şehadet, Allah yolunda ölenler için bir mertebedir. Allah’ın kanunlarına göre yaşayıp, O’nun emir ve yasaklarına uyarak sürdürülen hayatın sonunda O’nun uğrunda, O’nun doğrularını savunurken can vermektir şehit olmak, batılı zihniyetteki özgürlüğü savunurken değil. Şimdi eğer bir saf belirtmek gerekiyorsa eğer ben şehitlerimizin yanındayım Elhamdülillah!

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir