Ramazan Ayında Gösteriş mi Yoksa Sadelik mi?

Ramazan Ayında Gösteriş mi Yoksa Sadelik mi?

Ramazan ve Oruç

Bir Ramazan ayına daha kavuştuk. Her kavuşmayı hala çocuksu bir saflıkla karşılayabilmek, orucun ruhunu hissetmek, bu vuslatı elbette ki daha anlamlı kılacaktır. Ki umarım Ramazan ayı ve oruca duyduğumuz bu anlamı gelecekte de kaybetmez; aynı hürmet ve sevinçle karşılayabiliriz.

Orucun Ruhu

Oruçluyken, orucun hakkını verebilmek ne güzel. Tüm dünyalık dertleri sırtımızdan indirip hafiflemek paha biçilemez bir duygu. Birileri seni üzmüş, kırmış, senin kul hakkına girmiş, sana bilerek kötülük etmiş… Oruç bunların hepsini önemsizleştirir. Allah’a havale edersin ve istikamet üzere yürürsün, bu kadar basit. Ramazan denilince hep aklıma gelir. Yıllar önce yaşanan bir hadiseyi anlatmak isterim sizlere. Bundan 4 sene önce, bir kız ve bir erkek nişanlanır. Erkeğin annesi kibrinden, kızın ahlakının güzelliğini, kızın kendi güzelliğini göremez ve bu iki gencin ayrılmasına kasten sebep olur. Çocuk sebep gösteremez. Kızın karşısına çıkar ve sadece, böyle olması gerekiyor, der. Ramazandan bir gün önce olur hadise. Annesi çocuğu öyle tembihlemiştir çünkü. Müslümanlık iddiası çok yüksek olan bu anne oğluna şöyle demiştir: “Oğlum Ramazandan önce kızla konuş da günah olmasın.” Erkek, kıza aynen annesinin söylediklerini de bir bir aktarır. Ağlayarak ayrılırlar. Bu hikaye biter ve bir gün sonra Ramazan başlar…

Her şeyiyle gerçek olan bu hadisede hep düşünmüşümdür. Ramazan ayından önce hakikaten daha mı az günaha girmiştir bu kadın ve oğlu? Yoksa girdiği vebalin ağırlığını hafifletmeye mi çalışmaktadır? Ramazan ayında şeytanlar bağlandığı için, kadın da şeytana pabucunu ters giydiren bir cins olduğu için mi Ramazan ayında cesaret edememiştir? En çok korktuğumuz insan tipidir. Bu insan Ramazan olmayan aylarda kim bilir neler yapar? O nedenle sadece Ramazan ayında değil, her zaman istikamet üzere olmak lazım gelir.

Hayatta her şeyin bir ruhu var şüphesiz. Orucun da öyle. Ancak sadece aç kalmak, orucun ruhunu hissetmeye yetmiyor. Bazen öyle oluyor ki; susmanın orucunu, hiddetin orucunu, öfkenin orucunu, kızgınlığın orucunu, hırslarımızın orucunu da tutmak gerekiyor. Bazen öyle ki, biz orucu değil, sanki oruç bizi tutuyor.

Ramazan ve Oruç

Gösterişli İftar Sofraları

Son yıllarda Ramazan ayı ve Ramazan orucuyla ilgili farkındalığımız çok daha yüksek. İnsanlar artık on bir ayın sultanını çok daha güzel karşılıyor. Fakat bir taraftan da Ramazan ayının anlamını eski zamanlara göre daha çok yitirdik gibi geliyor. Bunun en yüksek kanıtı, süslü ve abartılı, gösterişli iftar sofralarımız. Binbir çeşit yemeğin olduğu ve çoğunun da yenilmeden atıldığı sofralar. Bu sofralar bazen evimizde bazen bir restaurant yemeğinde bazen bir otelde. Fakat hemen hemen her yerde karşımıza fazla gösterişli ve Ramazan idrakini yitirmiş sofralar çıkıyor. Ziyan olan nimetler… Sizce Ramazan ruhunu yaşatmak olabilir mi ?

Dünyada halihazırda 900 milyon insan aç yaşıyor. Dört saniyede bir kişi maalesef açlık nedeniyle ölüyor. Açlık nedeniyle ölen insan sayısı, hastalıkla ölen insan sayısından çok daha fazla… Sadece açlıktan her yıl 3 milyon bebek yaşamını kaybediyor. Üretilen 4 milyon gıdanın 1.3’ü çöpe atılıyor. Rakam korkunç. Dünyada ise her yıl 14.3 trilyon savaşlara ve 250 milyar dolar lüks tüketime harcanıyor. Dünyadaki tüm aç insanları doyurmaya yeten rakam ise sadece 30 milyar dolar! Yani, lüks tüketime harcanan miktarın 8’de 1’i insanlığın açlık utancını bitirmeye yetiyor. Sadece Müslüman ülkelerde bile bu konuya özen gösterebilsek muhakkak ki daha çok insanı mutlu edeceğiz. En azından birileri aç karnına uyumayacak. En azından birilerinin ölüm sebebi “açlık” olmayacak.

Umarım bu konuda insanlarda bir bilinç oluşturabiliriz. Öncelikle porsiyonları azaltabiliriz. Kişi sayısı kadar ve en önemlisi yiyeceğimiz kadar hazırlık yapabiliriz. Çöpe yemek atmamalı ve bu yemekleri hayvanlarla bir şekilde değerlendirebilmeliyiz. Bu çok daha yürek ferahlatıcı.

Ramazan ve Oruç

Bunca Nimete Rağmen…

Dünya sanırım hiçbir zamanda bu kadar nimete sahip olmamıştı. Ancak bunca nimete sahip olmak yetmiyor, bu nimetleri insanlarla paylaşmak da gerekiyor. Sanırım yitirdiğimiz bir başka özelliğimiz de bu: paylaşmak. Gösteriş ve kibir, inancın ve ibadetin ötesine geçiyorsa orada mutlaka konuşmamız gereken bir şeyler de vardır. Çünkü İslam inancına sahip olan bizler, başkalarını değil; Allah’ı memnun etmek için çalışırız ve çalışmalıyız. Bizler, yaptığımız işlerde önce Allah’ın rızasını gözetiriz. Eğer artık paylaşma duygumuzu büyük ölçüde yitirdiysek merhamet, vefa ve şefkatten giderek uzaklaşıyorsak iftar sofrasında hurmanın en pahalısını konuşuyorsak bir insan “Kaç defa hacca, umreye gittim” diyerek böbürleniyorsa bir ortamda, hala insanlara şeklen bakıyorsa gözler, yapılan ibadet gırtlaktan kalbe inemiyorsa o halde kaybediyoruz demektir. Bize ait olanı, bizim olanı kibir uğruna yitiriyoruz.

Şimdi düşünün ki, bunca nimete rağmen hala birbirimizi nasıl yiyebiliyoruz? Bunca nimete rağmen şükürsüzlük had safhada. Bunca nimet varken, şu an bile dünyada birileri aç… Dünyada bunca acı ve dram varken; başka dinleri geçiyorum, sadece biz Müslümanlar olarak elimizden geleni yapmıyorken ve hatta kapitalizmin dişli çarklarında en çok biz kayboluyorken, rahat uyumak oldukça zor.

İslam dinini geleneklerden, batılılardan, pagan kültürden arındırmakla geçti bir dönem. Bir dönem, insanlar neyi neden yaptığının farkında olmadan, görev gibi yaşadı İslam inancını. Bugünse bizim hiçbir bahanemiz yok. Her birimiz, her şeyin farkındayız. Her şeyin ne olduğunu, nasıl olduğunu, farzını, vacibini, sünnetini, İslam ahlakının ne olması gerektiğini hepsini biliyoruz. Bu anlamda en çok bu yüzyıl insanlarının İslam dinini tam idrakiyle yaşaması gerekiyorken, bunun tam zıttı bir furya baş gösteriyor. İbadetlerin, farzların ve kavramların içini boşaltıyoruz. Hakikaten, Efendimiz ( S.A.V )’de söylediği üzere, bizim imtihanımız para ile, mal ile, mülk ile yani kapitalizm ile oluyor. Umudum odur ki, Müslümanlar bu imtihanı kaybetmesinler. Dünya uğruna İslamın anlamını yitirmesinler.

Orucu ve İslam dinini kibirden uzak, hakiki yaşayanlardan olmak duasıyla. Mutlu ve bereketli bir Ramazan dilerim.

Eğer Ramazan ayının manevi havası ve tuttuğumuz oruçlar bizi değiştirmiyorsa sivri olan taraflarımızı törpülemiyorsa burada yaptığınız her şeyi bir daha sorgulamanız gerekir.

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir