Kıyafet Seçimlerinde Önemli Ölçü, Mütevazi

Kıyafet Seçimlerinde Önemli Ölçü, Mütevazi

Sade Tesettür Giyim Modelleri

Tevazu İslam ahlakında güzel huy olarak bildirilen hasletlerden biri. Büyüklük göstermemek, kibirlenmemek, alçak gönüllü olmak anlamlarına gelmektedir. Ancak tevazunun aşırı miktarına aşağılık, bayağılık denir. Unutmamalıdır ki dünyada ele geçen nimetler, mallar, rütbeler, mevkiler, insana Allah’ın (cc) tealanın lütfu ve ihsanıdır.

Daha önce İslam’a Göre Giyim Adabında 3 Önemli Ölçü başlıklı konumuzda paylaştığımız üzere kıyafet seçimlerinde hangi renk, moda ve biçimde giyilirse giyilsin, elbise erkekte ve kadında avret yerini mutlaka örtmeli, bakanları tahrik edecek şekilde dar ve kısa olmamalıdır konularına değinmiştik. Ayrıca şükrün bir gereği olarak, güzel giyinmek gerektiğinden, zira Allah(c.c) verdiği nimetleri kulunun üzerinde görmeyi sevdiğinden ve istediğinden de bahsetmiştik.

İslamiyet, Sünnetin talimi gereği, herkesi geliriyle uygun şekilde giyinmeye teşvik etmiş, iyi ve kıymetli şeylerin giyilmesinin günah olmadığını belirtmiş ise de, Allah rızası için mütevazı giyinmenin faziletini de belirtmiştir. Peki, tevazu sahibi kıyafet olur mu? Evet, elbette olur…

Muaz İbnu Enes(r.a) anlatıyor: Resulullah(a.s.v) buyurdular ki: “Kim muktedir olduğu halde tevazu maksadıyla Allah için kıymetli elbise giymeyi terk ederse, Allah kıyamet günü, onu mahlûkatın başları üstüne çağırır ve dilediği iman elbisesini giymekte onu muhayyer bırakır.” (Tirmizî, Kıyamet 40)

Sade Tesettür Giyim Modelleri

Kıyafetlerde Mütevazı Olmanın Sınırları

Dinimiz, her ne kadar mütevazı bir hayat tavsiye ediyorsa da, tevazuda ileri gidip varlık içinde yokluk hayatı yaşamayı hoş görmez.

Ayet-i kerime, dünyadaki nasibin unutulmamasını emreder. (Kasas Suresi 77)

Hadiste de: “Allah birinize bir mal verdi mi, onu önce kendine harcasın” buyurarak daha açık bir üslupla kişinin kendisi için makul ölçülerle harcaması gereğine dikkat çeker. (Kütüb-ü Sitte, c.15, 5264)

Ebu’l-Ahvas babasından naklen diyor ki: Üzerimde adi bir elbise olduğu halde Resulullahın (a.s.v) yanına gelmiştim. Bana: “Senin malın yok mu?” diye sordu. “Evet var!” cevabıma: “Hangi çeşit maldan?” sorusunu yöneltti. “Her çeşit maldan Allah bana vermiştir; deve, sığır, davar, at, köle, hepsinden var” demem üzerine: “Öyleyse Allah Teala hazretleri sana bir mal verdiği vakit Allah’ın verdiği bu nimetin eseri ve fazileti senin üzerinde görülmelidir!” buyurdular. (Nesaî, Zinet 83)

Kaynak: Adab-ı Muaşeret

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir