Kıskançlığın Patolojik Hali: Othello Sendromu

Kıskançlığın Patolojik Hali: Othello Sendromu

Kıskançlığın Patolojik Hali Othello Sendromu

Eşler arasında yaşanan kıskançlıklar, tarihsel süreçte her zaman psikolojinin alanına girmiş konulardır. Eşler arasındaki kıskançlığı en iyi işleyen eserlerden biri William Shakespeare’in ünlü eseri “Othello”dur. Othello eseri, zaman içerisinde psikoloji dünyasında “Othello Sendromu”olarak önemli bir terim olarak yerini bulmuştur. Adını ünlü yazar William Shakespeare’in “Othello” adlı eserinden alan bu rahatsızlık, kişinin sevdiği birini hastalık derecesinde kıskanması durumu olarak ifade edilmektedir.

Kıskançlığa Tarihsel Bakış

Shakespeare’in Othello eserini 1600’lü yıllarda yazmış olduğu söyleniyor. Ancak geçmiş ve bugünün dokusu belli ki çok değişmemiş. Bugün de hala kadın ve erkek arasındaki pek çok çatışma ve şiddetin temel sebebi hala kıskançlık.
Kıskançlık, kaybetme korkusu ile ortaya çıkan, tehdit algısına karşı gelişen bir tepki aslında. Ünlü matematikçi ve felsefeci Descartes’a göre kıskançlık, sahip olduklarını koruma isteğinden kaynaklanan bir tür korku.

Freud ise “Kıskançlık, her zaman mantıksızdır ve bilinç denetimi altında değildir.” der. 1922’de Freud, normal kıskançlığın bile mantık dışı bir olay sayılması gerektiğini, böyle bir duygunun bilinç denetimi altında olmadığını, dış dünyanın herkesçe paylaşılan gerçekliği ile orantısız olduğu görüşünü dile getirmiştir.

Othello ve Venedikli Eşi Desdemona’nın Trajedik Hikayesi

“Kıskançlığa yer veremem.
Bunlar yeni değerler katar değerli bir insana.
En ufak bir korkum, bir kuşkum yok
Karım aldatır diye beni noksanlarım yüzünden.
Gözleri görüyordu beni seçerken.”

Othello adlı eserinde Shakespeare, Magripli Zenci bir komutan olan Othello ile Venedikli bir kızın engel tanımayan aşkını anlatır. Othello yıllarca Venedik devletinin hizmetinde çalışmış bir kumandandır. Karısını delicesine seven Othello, etrafındaki insanların kışkırtmalarıyla olayları geri dönülemez bir yola sokacaktır. Karısının sürekli olarak kendisini aldattığından/ aldatacağından şüphe eden Othello, en sonunda çok sevdiği karısını vahşice öldürür.
Othello trajedisinin en güçlü teması “kıskançlık”tır. Orta yaşlı, iri yarı, zenci bir komutan olan Othello, genç ve güzel karısı Desdemona’yı, emrindeki yakışıklı bir subaydan kıskanır. Othello aslında hiç de kıskanç biri değildir. Aksine, son derece soğukkanlı, öfkesini kontrol edebilen, sakin bir adamdır. Çavuş Iago’nun kara çalmalarıyla bu sakin adam, yavaş yavaş bir canavara dönüşür. “Othello kıskanç doğmamış, kıskanç edilmiştir. Eğer akıllara sığmayacak kadar kötü ve kötü olduğu kadar da zeki bir hain olan Iago’nun eline düşmese, kıskançlığın ne olduğunu bilmeyecektir Othello. Ama Iago’nun Othello’yu mahvetmeye kararlı olduğu, oyunun daha ilk sahnesinden anlaşılır. Ve Iago bu kararı uygulamaya koyunca, Othello onun elinde istediği gibi oynattığı bir kuklaya dönüşür.”

“Cehennemin dini, imanı işte böyle!
En kara günahları işletecekleri zaman şeytanlar,
Bunu önce sevap diye yutturmaya kalkarlar.”

Ömrü savaşlarda geçmiş, ölümcül tehlikeler atlatmış cesur ve güçlü komutan, karısı hakkında kulağına fısıldanan bir iki yalan sözle bir anda perişan olur. İçine kuşku ve kıskançlık ateşi girdikten sonra Othello, çok acı çeker. Çektiği acının şiddetli olması, karısına duyduğu sevginin büyüklüğünü gösterir. Sevdiği kadını başka bir erkeğin koynunda hayal etmek, Othello’yu çileden çıkarır, bu acıya dayanamaz. Önceleri karısına bir melek gibi yumuşak ve nazik davranırken, kıskançlık duygusu içine girdikten sonra her geçen gün insanlıktan uzaklaşır, vahşileşir. Othello’nun gönlünde sevgi ile kıskançlık duyguları sürekli olarak savaşır. Bu savaşın galibi kıskançlık olur. Othello çok sevdiği karısını boğarak öldürür. Karısını boğmadan önce, boğarken ve boğduktan sonra da sevmektedir, ancak içindeki kıskançlık duygusuna yenik düşer.

Kıskançlık Doğal Bir Duygu Mu?

Eşler arasında kıskançlığın hiç olmaması ne kadar sağlıksız ise, çok aşırı düzeyde bir kıskançlık olması da yine o kadar sağlıksızdır. Sonuçta kıskançlık denilen duygu tıpkı mutluluk, öfke, kızgınlık gibi insanın yaratılışı gereği sahip olduğu duygulardan biridir. Kıskançlığın patoloji olarak değerlendirilebilmesi için yani kıskançlığın artık anormal boyutlarda olduğunu düşünebilmemiz için kişinin yaşam rutinini bozup bozmadığına bakmak gerekir. Önemli olan kişinin kıskançlığının dozu önemlidir. Eşler arasında, kişi kendisine ve çevresine zarar verecek bir kıskançlık duygusu içerisindeyse bu durum hafife alınmaması gereken bir durumdur ve müdahale edilmelidir.
Othello sendromu, kişinin sevdiği bir insanı patolojik bir şekilde kıskanmasıdır. Kişi gerçek dışı düşüncelere kapılır. Kendisinin aldatıldığını, eşinin sadakatsiz olduğunu düşünüp bunun için tehlikeli olabilecek derecede kendince önlemler alma yoluna girer. Örneğin; eşini evden dışarı çıkarmama, kimseyle görüştürmeme gibi. En ufak şeylerden şüpheye kapılır ve bu sanrılar o kadar kuvvetlidir ki kişi bütün vaktini bunu düşünerek geçirebilir. Doğal olarak kişinin günlük yaşamı bu duygu durumundan son derece olumsuz etkilenir.

Seven İnsan Kıskanır, Sevmeyen İnsan Kıskanmaz !

Toplumdan topluma farklılık göstermiş olsa da, pek çok toplumda şu düşünce hakimdir: “Seven insan kıskanır. Kıskanmıyorsa seni sevmiyordur !” Bu zannımca bir şehir efsanesi. Sevginin temel krtieri kıskançlık değildir. İnsan elbette ki, yaradılışı gereği sevgi yoluyla bağlandığı insanları kıskanır. Ancak bu kıskançlık düzeyi, artık bir saplantı noktasına geldiyse, böyle bir saplantıyı sevgiyi ilişkilendirmek çok doğru olmayacaktır. Kişiyi bu paranoid düşüncelere iten elbette ki “seven insan kıskanır” inanışı değil, bilinçaltında yatan “kaybetme korkusu”dur. Sevginin kaybı ya da kaybedilme tehlikesi, sevilen kişiye ve bir rakibe karşı duyulan düşmanlık ve kendine saygıyı azaltan narsistik darbe kıskançlık duygusunu oluşturan temel öğeler olmuştur.

Kişi, kendini haklı çıkartmak uğruna kendince bütün delilleri toplar ve bu delilleri eşinin kendisini aldattığını ispatlamak için kullanır. Böyle bir sanrısı olan kişi genellikle eşinin özerkliğini kısıtlama, gizlice eşini izleme, imgesel aşığı araştırma, eşine saldırıda bulunma gibi normaldışı davranışlar ortaya koyar. Bu nedenle bu kişilerin tehlikeli olabileceği, şiddete başvurabileceği unutulmamalıdır.

Othello Sendromunu Nasıl Anlarız?

Othello sendromu, bir diğer adı ile “patolojik kıskançlık” belirtileri kendini çok tipik olarak ortaya koyar. Bu sendroma yakalanan kişi, eşini aşırı derecede sahiplenen bir tavra bürünür. Hastalık derecesinde kıskançlık duygusuna kapılır ve eşinin telefondaki konuşmasından, giydiği kıyafetin rengine kadar detaylarda aldatıldığına dair bir delil arar. Eşinin telefonuna veya sosyal medya hesabına gizli gizli girmeye çalışmak, eşini sürekli kontrol altında tutmak, şüphelendiği durumlarda saldırgan davranışlar ortaya koymak da yine tipik semptomlardır. Bu kişiler eşlerine ulaşamadıklarında zihinlerinde sürekli senaryolar yazarlar. Sürekli eşini takip ederler ve bu sendromu yaşayan kişiler sürekli gergin ve tehditkar ortamların oluşmasına neden olurlar. Othello sendromununun sebeplerini genel olarak ifade edecek olursak;

– Eşini herkesten ve her şeyden kıskanarak kısıtlama isteği
– Aşırı derecede aldatılma korkusu
– Kişideki aşırı özgüven eksikliği ve düşük benlik değeri
– Eşinden ayrılmanın bir fobi haline gelmesi
– Hakaret ederek partnerine kendini değersiz hissettirmek
– Aşırı kontrolsüz tepki ortaya koymak
– Saldırganlık ve şiddet eğilimi
– Eşini tehdit etmek

Kim Daha Kıskanç? Erkekler Mi, Kadınlar Mı?

Yapılan pek çok çalışma, kıskançlığın daha ziyade erkeklerde görüldüğünü ispatlamaktadır. Ancak patolojik kıskançlığın kadınlarda daha yaygın olduğunu bu çalışmanın sonucuna eklememiz gerekecektir.
Kıskançlıkla ilgili son günlerde yaşanan şiddet ve cinayetlerin çoğu erkekler tarafından gerçekleştirilmektedir. Ancak kıskançlık, az önce de bahsi geçtiği üzere ne sadece kadınlara ne de sadece erkeklere özgüdür. Sonuçta artık biliyoruz ki kıskançlığın patolojik boyutu acı çekme ve acı çektirmeyle sonuçlanan bir hastalıktır.

Kadın ve erkeklerin kıskançlık duygularıyla ve kıskançlıkla baş etme yöntemleri birbirinden farklıdır. Kadınlar konuya duygusal yaklaşırken; erkekler daha çok eylem/şiddet açısından yaklaşır. Kadınlar genelde bu konuda konuşmayı tercih ederken; erkekler şiddet göstermeyi seçmektedir. Bu nedenle aşırı düzeyde kıskanç kadınlar kendilerine zarar verir; erkekler ise başkalarına zarar verir !

Her Şeyin Fazlası Zarar!

Kıskançlık, sağlıklı bir bireyde, normal dozlarda olması koşuluyla, makul ve beklenen bir durumdur. Sevgi yoluyla kurulan bağlılıklarda, insanlar birbirlerini kıskanabilir. Hiç kıskanç olmadığını söyleyen insanlara şüpheyle yaklaşmamız ve yalan söylediğini düşünmemiz bundandır. İnsanlar kendilerinden üstün birini kıskandıklarında bu rekabeti ortaya çıkarır, bazı durumlarda kişiyi motive edebilir. İlişkilerde makul düzeyde kıskançlık birleştirici bir etki yaratabilir. Ancak kıskançlıkla ilgili tüm bu sonuçlar, uygun düzeylerdeki kıskançlık duygusu ile ilgilidir. Dozunda olmayan kıskançlık sağlıklı, değerli ve güvenli olma yolunda bireyleri engelleyen bir kıskaç gibidir. Kıskançlığın patolojik düzeyde olması, hem kişinin kendisinde hem de karşısındakinde istenmeyen sonuçlar doğurabilir. Her iki tarafta da, yetersizlik ve değersizlik duygusu, depresyon, nefret, öfke, saldırganlık, şiddet, boşanma, intihar ve en uç nokta ölüm, patolojik kıskançlığın en acı verici sonuçlarından olabilir.

Patolojik kıskançlık ya da diğer ismiyle Othello Sendromu, her durumdan beslenen, gittikçe artış gösteren ve kontrol edilmesi zor bir duygudur. Kişi, kıskançlığın sebebini kendisinden ziyade karşısındakinde gördükçe, içinden çıkılamayan bir kısırdöngüye girmiş olur. Kıskançlığın asıl sebebi kişinin kendisiyle ilgilidir. Ancak, kıskanç kişi çoğu zaman bunu kendi başına fark edemez ve bu kişilerin uzman desteği alması önemlidir.

Shakespeare, Othello’yu yazarken neler hissetti, neler düşündü bilinmez. Ancak bugün yaşasaydı, bize Othello’nun ne kadar pişman olduğunu anlatır ve muhtemelen şu cümleleri kurardı: “Kıskançlığınız, sevginizin ötesine geçmesin.”

Selam ve dua ile..

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir