Bahadır Yenişehirlioğlu ve “Aşk Cephesi” Üzerine

Bahadır Yenişehirlioğlu ve “Aşk Cephesi” Üzerine

Bu cephe nâmerde değil; Bu cephe öldürmeye değil; Bu cephe Aşk’a…

Yılın En İyi Roman Yazarı ödülünü alan Avukat Bahadır Yenişehirlioğlu‘nun en son çıkan romanı “Aşk Cephesi” satışa çıktı.

Kitabını YesilTopuklar.com’a anlatan Bahadır Yenişehirlioğlu, “100 yıl öncesinde yazılmış ve hiç sahibine ulaştırılmamış mektupların peşine düşerek ciddi bir serüven başlatacak okuyucularım. Öyle böyle bir şey değil. Ciddi olarak tutulacaklar, esastan düşecekler cepheye. Ezber bozan bir kitap Aşk Cephesi nereden bakarsanız bakın ilginç. 1914’ler den 2014’lere savrulacağız. Kâh ağlayacağız, kâh güleceğiz, kâh âşık olacağız, kâh öleceğiz. Öyle sahneler var ki ben yazarken hüngür hüngür ağladım. Asla duygu sömürüsü yapmadan ağlatacak hem de. Mektuplar üzerinde yola çıktığınızda büyülü bir atmosfer sizi kucaklayacak ve peşine takıp sizi büyülü diyarlara götürecek.” diyor.

Kendisiyle keyifli bir röportaj gerçekleştirdik…

Bahadır Yenişehirlioğlu Aşk Cephesi

Ayşegül Aldemir: Bahadır Bey, öncelikle yoğun temponuz içinde, bizlere de vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. Biraz kendinizden bahseder misiniz?

Bahadır Yenişehirlioğlu: 1962’de Manisa Akhisar’da doğdum. 1979 yılında Akhisar Lisesi’ni bitirdikten sonra Paris e gidip empresyonistlerin izini takip edeceğime, annemin kulağı kesik Van Gogh gibi mi olacaksın demesi üzerine hukukçu olmaya yöneldim, daha doğrusu annemin zoru ile hukuk eğitimi almaya doğru itildim. Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazandım ve 1985 yılında mezun oldum. Mezun olur olmaz serbest avukat olarak çalışmaya başladım. Avukatlık yaparken Çin, Fransa, İspanya, İsviçre, İtalya, Almanya, İngiltere, Bosna Hersek, Karadağ, Hırvatistan, Fas, Tunus, Mısır, İran, Pakistan, İsrail, Suudi Arabistan, Ürdün, Suriye, Dubai, Bahreyn gibi hemen hemen bütün ülkelerde halklar, dinler, yönetimler, hukuk sistemleri ve toplumlar üzerine araştırmalar yaptım.

Ayşegül Aldemir: Aslında bir avukatsınız ve çok da başarılı bir yazarsınız. Sizin terazinizde, avukatlık mı ağır basıyor, yazarlık mı?

Bahadır Yenişehirlioğu: Hiçbir şeyi yeniden keşfetmiyoruz aslında. Yaptığımız yeni bir bakış açısı getirmek, bu hem gerekli, hem de zor olanı. İnsanı ve insana dair ne varsa her şeyi her zaman yeniden söylemek gerekmektedir. Bu noktada yazarın farkı ortaya çıkar; benim yapmaya çalıştığım da tam bu. Ben peşin kabulleri zorlamadan yanayım. Peşin kabulleri doğru bulmuyorum ve reddediyorum. Gerçek gücün buradan doğacağı kanısındayım ve işin garibi bunu içgüdüsel olarak yapıyor buluyorum kendimi. Eskiden/gelenekten güç ve ilham alarak inşa edilen yeni, zaman zaman kesintiye uğrasa da yoluna devam etmiş bugüne kadar varlığını korumuştur. Gelenekle yeni arasındaki bu netameli süreç tam da yeni/modern olanın hâkimiyetiyle sonuçlanmak üzereyken, gelenek yeniden gündeme gelmiş bazılarına göre geleneğe iade-i itibar yapılmıştır. Aslında bu doğal bir süreçtir ve asla kendiliğinden bir oluşum olarak algılanmamalıdır. Gelenekle olan ilişkide en önemli mesele ise geleneğin yeniden icat edilmesidir. Postmodernizm; modernleşme sürecinin, insanlığı sürüklediği açmazlara karşı sağduyunun utangaç bir biçimde insanlığın vicdanında yaşamaya devam eden gerçek, sahici ve pür bir şahlanışı değil mi aslında? Ben bunu çok önemli buluyorum. Buradan baktığımızda kendimi “romancı” olarak görmek daha ağır basıyor.

Ayşegül Aldemir: Peki sizi yazmaya yönelten ilk neydi, yazmaya nasıl başladınız?

Bahadır Yenişehirlioğu: Bunun için çok şey söylenebilir. Bu soruyu daha önce de bana sordular. Bunun üzerinde düşündüm. “İlk yazmaya ne zaman başladınız?” diye bir soruydu ve sizin sorunuza paraleldi. Bende şu şekilde cevap verdim: “Ağabeyim 12 Eylülde de idam cezası ile yargılandığında babam vefat etmişti ve biz babamın öldüğünü kendisine söyleyemedik ve ben babamın adına sahte mektuplar yazmaya başladım ceza evine. Kendisi felçli olduğu için yazamazdı. Mektuplarını biz yazardık ve böylelikle rahmetli ağabeyim bu mektupların babama ait olduğunu anlayamadı. Bunu bir süre devam ettirdik ta ki gerçeği yine ceza evinde öğrenene dek. Sanıyorum yazım hayatım böyle başladı.”

Ayşegül Aldemir: “Beyaz Usta Siyah Çırak, Kerime, Son Hasat” romanlarınız okurlar tarafından oldukça sevildi. Bu kıymetli eserlerinizin yanına en son olarak da “Aşk Cephesi” adlı romanınız katıldı. Romanlarınızı kaleme alırken sizi en çok motive eden şey nedir?

Bahadır Yenişehirlioğlu: Ben tarihçi değilim. Fakat tarihle ilgileniyorum. Özellikle yakın tarihle. Daha özelde ise dinler tarihi ile. Beyaz Usta Siyah Çırak’ta bu ciddi manada hissediliyor. Kerime’de de pek çok insanın bilmediği Ezanın Türkçe okunduğu 18 yıllık dönemin gerçekliğini ortaya çıkarmaya çalıştım. Kerime bir dönem kitabı olmamakla birlikte bir döneme de ışık tutar. Bu yönüyle Kerime, evrensel olarak baskının ve dayatmanın hiçbir çözüm sunmadığını tarihi bir vakıa olarak karşımıza çıkartıyor. Özelde ise psikolojik olarak bir babanın kızları üzerinde oluşturduğu bir baskı olarak işledim. Tamamen zıt biçimde ortaya çıktı ancak baskı noktasında birleşti. Bu açıdan da baskının nereden ve kimden gelirse gelsin kırılmalara ve infilaklara sebebiyet verdiğini göstermeye çalıştım. Günümüz Türkiye’sinde geçmişimizle bir hesaplaşma diyebiliriz Kerime’ye. Geldiğimiz nokta itibari ile demokratikleşme çabalarının oluşturduğu özgürlük ortamının gelişmesi için bu hesaplaşma son derece önem arz ediyor. İlk romanım Beyaz Usta Siyah Çırak’ta da 12 Eylül’ü, son romanım Son Hasat’ta da Menemen Olayı’nı anlatmaya çalıştım. Tabi bu tarihi meseleler ana konuyu değil arka planda, dekoru oluşturur. Amacım resmî tarihin konuşulması, tartışılması.

Ayrıca insanı irdelemeyi ve onun derinliklerine inmeyi ve buradan okuyucuya mesajlar ulaştırmayı seviyorum. Romanlarımda psikolojik tahlillerin ve iç seslerin gücü sanıyorum buradan geliyor.

Bahadır Yenişehirlioğlu Aşk Cephesi

Ayşegül Aldemir: Eserlerinizi kendi sesinizle seslendirdiğiniz çalışmalarınızı inceledim. Oldukça başarılı. Bu kayıtlar okurlarınız tarafından da çok ilgi görüyor. Romanlarınızı seslendirmek fikri nasıl oluştu?

Bahadır Yenişehirlioğlu: Bu tamamen amatörce yaptığım bir iş. Şiirlerimi ve romanlardan kısa bölümleri müzik eşliğinde görseller ile de destekleyerek okuyup sosyal medyada paylaşmaktaki amacım okurlarımı romanlarıma yöneltmek amacı taşır. Ama ciddi olarak etkili olduğunu gördüm. Bunun devamını getireceğim. Ayrıca bundan keyif alıyorum. İleri ki süreçte romanlarımın tümünü sesli olarak okumayı planlıyorum. Okuyucularımdan gelen tepkilerde bu yönde. Ayrıca bir şiir CD’si çıkarmam doğrultusunda büyük istek alıyorum. Bakalım zaman ne gösterecek.

Ayşegül Aldemir: Hümanist yönü güçlü bir insansınız. Dünyada ve İslam toplumlarında yaşanan savaşları, sıkıntıları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bahadır Yenişehirlioğlu: Bu büyük bir problem. Acı veren bir durum. Hem komşularımızda hem tüm dünyada. Yaşanan acıları insanın yüreğinde hissetmemesi mümkün değil. Ama giderek dünyanın duyarsızlaştığını görmek cidden içimi çok acıtıyor. Nerede olursa olsun insanların özgürlük ve yaşam hakları üzerine oynanan oyunları reddediyorum. Nerede olursa olsun böyle. Ama şunu görmek de çok acı, giderek insanlar düşünce yapılarına göre insanların insan olup olmadıkları konusunda acı bir kategorize yapabiliyorlar. Yani ağaçlara duyarlığı olan insanoğlunun 529 tane insanın toplu olarak asılacak olmasını o kadar yüksek sesle reddetmiyor ve bunun için harekete geçmiyor. Bu acı, çok acı.
Küresel sömürü düzeninin tüm savaşları içten içe körüklediğini ve alt yapı oluşturduğunu düşünüyorum. Mana âleminden savrulan ve her şeyi maddeden ibaret sayın ve sömürü üzerine tüm parametrelerini oluşturmuş insanlığın dünyamıza acı çektirdiğini düşünüyorum. Cehaletin hüküm sürdüğü coğrafyalarda düşünce yapıları iğdiş edilmiş, insanların da bu kaos içerisinde kaybolduklarını ve araç olarak kullanıldıklarını görmek cidden büyük üzüntü kaynağı.

Bahadır Yenişehirlioğlu Aşk Cephesi

Ayşegül Aldemir: Yılın En İyi Roman Yazarı ödülünü aldınız. Can-ı gönülden tebrik ederim. Bu elbette ki çok güzel bir duygu olmalı, siz neler hissettiniz Bahadır Bey?

Bahadır Yenişehirlioğlu: Mutlaka sevindim. Gurur duydum. Ama inanın bir iki gün içinde piyasada olacak AŞK CEPHESİ beni daha çok mutlu ediyor.

Ayşegül Aldemir: “Ben bundan öyle korkuyorum ki seni unutmaktan ve seni asla unutamamaktan..” bu cümleler “Aşk Cephesi” kitabınızdan. Aşk Cephesi, okuyucularını geçmiş ve bugünle buluşturan duygu yüklü bir roman. En son çıkan romanınız “Aşk Cephesi” ile ilgili neler söylemek istersiniz?

Bahadır Yenişehirlioğlu: Ben söylemeyeceğim artık AŞK CEPHESİ söyleyecek tüm sözleri. 100 yıl öncesinde yazılmış ve hiç sahibine ulaştırılmamış mektupların peşine düşerek ciddi bir serüven başlatacak okuyucularım. Öyle böyle bir şey değil. Ciddi olarak tutulacaklar, esastan düşecekler cepheye. Ezber bozan bir kitap Aşk Cephesi nereden bakarsanız bakın ilginç. 1914’ler den 2014’lere savrulacağız. Kâh ağlayacağız, kâh güleceğiz, kâh âşık olacağız, kâh öleceğiz. Öyle sahneler var ki ben yazarken hüngür hüngür ağladım. Asla duygu sömürüsü yapmadan ağlatacak hem de. Mektuplar üzerinde yola çıktığınızda büyülü bir atmosfer sizi kucaklayacak ve peşine takıp sizi büyülü diyarlara götürecek.

Rodos’ta bir otelde çalışan Angela’dan, Ege kökenli Selim’in eline geçen mektupla başlıyor yolculuk…

Selim yalnız, kafası karışık, kendisi ile barışmak için işaret bekleyen günümüz insanlarından…

Kendine gelen mektupla beklediği işareti alıyor ve Rodos’a, aynı zamanda kendi içine doğru bir yolculuğa çıkıyor; yanına sadece bir “KİTAP” alarak… Aslında bir emaneti var Angela’nın, savaş ve göçün ayırdığı iki aşığın bir asırdır saklı kalmış özlemiyle dolu mektuplar, Selim’in dedesine ulaşmasa da Selim’e ulaşarak bu hasreti dindirecek yıllar sonra ve birleştirecek yolunu kaybetmiş iki genci…

Selim kâh yanında taşıdığı “KİTAP”la Çanakkale cephesine yol alacak, cephede çarpışan Akhisarlı Ali ve Anzak askeri Joe’nun yaşamlarına ortak olup savaş yıllarının acılarıyla anın içinde kaybolacak; kâh savaş nedeni ile Akhisar’dan sürülen Rumlardan biri olan Adara’nın sevgilisi Kerim’e yazdığı bu kalbi kırık mektupların eşliğinde geçmişinin izlerini sürecek.

Yıllar önce birbirinden uzak düşmüş sevgililer bugün Selim ve Angela’yı bambaşka bir ateşin içine çekecek. Aşk cephesi, aşkın, ayrılığın, hasretin, kavuşamamanın, savaşın ve beklenmedik buluşmaların romanı…

Bu cephe namerde değil; Bu cephe öldürmeye değil; Bu cephe Aşk’a…

Yıldızlara çıktık, yandık. Alevlendik dört bir taraftan. Kor yangınlarda bir kır çiçeğini sundum, düşleyerek aşkı. Hiç hesaplamadıkları bir sarsılma ile dalından koptu vişnenin çiçeği ve süzüldü sevgiliye.

Çiçek meyve oldu ve ulaştı deniz aşırı atasına, emaneti ulaştırmaya.

Birbiri içinde kaybolur zaman, insan ancak kendine yürür.

Hadi sevgili dostlarım bu macerayı yaşamaya…

Bahadır Yenişehirlioğlu Aşk Cephesi

Ayşegül Aldemir: Aşk Cephesi’ni okuyanların bu benzersiz yolculuktan keyif alacağına yürekten katılıyorum. Peki, sizce günümüz dünyasıyla geçmişi karşılaştırdığımızda, insanların aşka bakışında bir değişiklik var mı? Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bahadır Yenişehirlioğlu: Benim bütün yazılarımda bu konu öyle böyle yer alır. Ben aşkı, kâinatın nabız atışı olarak düşlerim ve bunun üzerinden kurgularım ne varsa. Aşkı kutsal bilirim. Aşk kutsaldır ve tüm ezberleri bozar. Günümüz insanının, hormonal aktivitelerini aşk olarak tanımladıklarını gördüğüm de ciddi olarak üzülüyorum. Allah’ın indinde zamansızdır aşk. Aşk var olan ne varsa doğal olarak hepsinin içindedir. Yoksa Allah bilinmeyi neden istesin ki. Bilinmeyi isteyenin, yarattığı kuluna bir fener vermesi gerekmiyor mu? Bu fener de aşkın ta kendisidir. Bu yüzden bütün aşklar ilahidir.

İnsanın insana olan aşkı bu sebeple ilahidir ve saygıyı hak eder. Allah kendi ilminde saklı bulunan aşk ile yaratmayı gerçekleştirdiği için, âşık olan insanoğlunun farklı kokular duyması ve diğer insanlardan daha farklı hissetmesi doğaldır. Sanırım bu durum bilinçlenmenin ilk aşaması gibidir. Âşıklar dünyada Allah’ın mutlak aşkını görebilmek ve hissedebilmek için aşkla imtihan edilirler. Aşk Allah’ı bilmenin ilk uyanış halidir. Bu yüzden bu aşka saygı duymak gerekir. Bu aslında Allah ile kul arasındaki aşkın ilk evresi olduğundan başlı başına saygıyı hak eder.

Ayşegül Aldemir: Bu keyifli röportaj için, kıymetli sohbetiniz ve samimiyetiniz için Yeşil Topuklar adına çok teşekkür ederim. Son olarak sizi severek takip eden okuyucularınıza söylemek istedikleriniz nelerdir?

Bahadır Yenişehirlioğlu: “AŞK CEPHELİ” zamanlar diliyorum.

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir