Aşk “Mihr-ü Mah”

Aşk “Mihr-ü Mah”

Mihrimah Sultan Camii Üsküdar

Ben ne çok severim aşkı anlatmayı bilemezsiniz.
Her ne var ise hayatımda, onun dilinde aşığımdır ben ona…

Mesleğimin üstadı Koca Sinan’ın da bir aşkı varmış diye düşmüş dilden dile.

Anlatıldı kaç kez bulunduğum meclislerde.
İlk duyduğumda bir kez daha hayran kaldım kendisine.
Zamanla daha da derin araştırmaya başladım.
Bu aşk bir edebi eserle can buldu aslında.
Bir çoğunuz kitap raflarında rastlamışsınızdır.
İki cami arasındaki aşkı okuduk hayran olduk, hayran kaldık.

Gerçek olup olmadığı hakkında kesin bilgiler yok.
Dediğim gibi bir eser aslında bu aşk.
Gerçekse ne mutlu Mimar Sinan’a, böyle bir aşk yaşayıp, içinde büyütüp 2 eşsiz yapıya ruhunu yansıtmış ve nesilden nesile aktarmış.

Mihrimah Sultan ki ne şanslı, nasıl bir aşkla sevilmiş.
Anlatıp durulmamış bir aşk bu. Yıllanıp kalmış, bir kalbin içerisinde.

Sadece kalpte doğmuş, kalpte yaşamış ve ömrün son bulmasıyla, dilerim Cennet köşklerine taşınan aşklardan olmuştur.

Hikaye birkaç dilde anlatılmış. Hepsini okudum, dinledim dersime çalıştım ve ben kendime göre özetledim sizler için.

Mimar Sinan ve Mihrimah Sultan

Derler ki; Merhum Kanuni Sultan Süleyman Han Hazretlerinin biricik kızı Mihrimah Sultan kendini hayır işlerine adayan bir hanımdı. Devletin politik meselelerinden bunalıp bu hayır işleriyle uğraştığı zamanlardan birinde, birgün Mimar Sinan’ı çağırarak bir külliye yaptırmak istediğini söylemiş. Öyle bir yapı olmalıymış ki, burada başlayan ezan İstanbul semalarında hiç susmadan devam etsin diye arzu edermiş. Mimar Sinan, Mihrimah Sultan’ın bu arzusunu duyunca emredersiniz Sultan’ım demiş. Nerede yapılmasını arzu ettiğini öğrenmek istediğinde de ise yerini sen seç demiş Sinan’a.

Bunun üzerine Baş Mimar Sinan, Üsküdar’da Sultan tepesinin yamacında bir arazi tesbit eder. Ki bu arazinin önünden birçoğumuz geçmişizdir. Eskilerde denize sıfır olan bu arazinin zamanla arasına dolum işlemleri yapılmış ve şimdi kıyıdan uzaklaşmıştır. Ayrıca bu külliyeden cami dışında günümüze pek bir eser kalmamıştır.

Mihrimah Sultan Camii Üsküdar

Mimar Sinan Üsküdar’da yaptığı camiye etekleri genişçe açılmış bir hanım edası vermiş. Külliyenin taşları bir nakış edasıyla yontulmuş, pencerelerinin ölçüsü daha kıvamında, zarif bir şekilde tasarlanmıştır. Koca Sinan öyle bir emek verir ki aşkından her adıma bir tutam serpmiş gibidir. Külliye bittikten sonra hadi gel beni izle diye sessiz sessiz fısıldamıştır adeta kulaklara.

Zaman geçtikten sonra Üsküdar’da, kıymetli İstanbul sakinleri ve o dönemin imardan sorumlu yetkilileri bir kural koymuşlardır. Bu kurala göre, Mihrimah Sultan Külliyesinin yamacında kalan, Sultan tepesine yapılacak olan evlerin pencere ve kapı ölçüleri İstanbul’un herhangi bir semtinde yapılacak olan pencere ve kapı ölçülerinin altın oran ölçeğinde küçük olacaktır. Böylelikle, Mihrimah Sultan Külliyesinin pencereleri ve kapıları altın oran ölçeğinde yamaçtaki evlerden büyük olacağından, perspektif açısından bu oranda külliye ihtişamını arttırmış olacaktır.

Ne güzel bir incelik bu öyle” diyemeden geçemeyeceğim.

Aradan bir 15 yıl kadar geçer derler.

Mihrimah Sultan, Mimar Sinan efendiyi tekrar çağırır. Bir cami yapılmasını daha istiyorum der. Talepleri aynıdır. Yer seçimini Sinan ustaya bırakır.

Mihrimah Sultan Camii Edirnekapı

Daha öncesinde Asya’nın en uç noktasını seçen Mimar Sinan, bu sefer Avrupa yakasının en yüksek tepesini seçer. Edirnekapı’ya, aynı güzelliklerde başka bir külliye inşa eder. Edirnekapı’daki külliyeye de o kadar çok pencere yapmıştır ki, içerisi pırıl pırıl olmuştur.

Edirnekapı Mihrimah Sultan Külliyesi küçük ama bir o kadar zarif ve ışıl ışıl olmuş ki gidince, kal gitme der gibi yüreğinize fısıldar.

Edirnekapı’daki külliyenin camisi tek minareli olurken, Üsküdar’daki külliyenin camisi 2 minarelidir. (Üsküdar’daki caminin 2. minaresinin daha sonra yapıldığı söylenmektedir. Ancak kesinliği yoktur.)

Gelelim Mihrü Mah’a…

Mimar Sinan bu iki camiyi aynı paralel çizgi üzerinde yapmıştır.

21 Mart’ta her iki külliyenin görülebileceği noktada oturulduğunda, akşam üzeri Üsküdar’daki caminin üzerinde dolunay doğarken, Edirne kapıdaki cami kubbesi üzerinden güneşi battığı görülmektedir. Ertesi sabah da bunun tam tersi oluşmaktadır. (Bu durumun Mart-Nisan ve Mayıs aylarında devam ettiği belirtilmektedir.)

Güneş ile Ay
Mihrü mah,
içindeki gizli sevdaymış
Koca Sinan’ın
Susup sakladığı,
Kalu belaya kadar
Kalemiyle yükselttiği
Kıymetlisi…

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir